Reelpolitik: Ahlaki Ve Dini Değerlerin Politikadan Dışlanması – Harun Yahya (Adnan Oktar)

adnan oktar reelpolitik islam birligi

Geçtiğimiz çeyrek yüzyılda Irak ve Afganistan müdahalelerinin yıkıcı sonuçları ABD’de büyük sarsıntılar meydana getirirken, ekonomik kriz ve milliyetçi akımlar Avrupa Birliği’ni, Arap Baharı ise İslam ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyadaki yerleşik düzeni geri dönüşü olmayacak şekilde yerinden oynattı. Latin Amerika’da ve Çin liderliğindeki Doğu Asya ülkelerinde yaşanan hızlı büyüme ise Soğuk Savaş’ın ardından bozulan güç dengelerini daha da karmaşık hale getirdi. İslam topraklarını, Avrupa’yı, Asya’yı, hatta Amerika’yı içine alan yeni bir düzenin kurulmakta olduğunu, dünyada büyük bir değişim ve dönüşüm yaşandığını herkes görüyor. Kurulmakta olan bu yeni düzende ise Batı’nın değil, Ortadoğu’nun merkez olacağı ve Türkiye’nin de bu yeni düzende hayati bir rolü üstleneceği ise şüphe götürmeyen bir gerçek haline geldi. Çünkü değişimin başlangıç noktası Türkiye’yi örnek alan Arap Baharı oldu.

Tunus, Libya ve Mısır ile başlayıp hızla yayılan bu uyanış, önümüzdeki yıllarda adalet duygusundan yoksun, baskıcı, anti-demokratik yönetimlerin halkın tepkisiyle gücünü daha da büyük bir hızla kaybedeceğini gösteriyor. Tabi ki her dönüşüm gibi bu da zorlu geçiyor, büyük sıkıntılar, acılar yaşanıyor. Çünkü yılların kökleşmiş baskı ve zulüm sistemini tüm uzantılarıyla ortadan kaldırmak, düzenin eski sahiplerini devreden çıkarıp demokratik, özgürlükçü, adalet, hakkaniyet ve barış temelli yeni bir düzen oluşturmak o kadar kolay değil. Ortadoğu’da kendi vatandaşını zalimce katleden yönetimlerle, kundaktaki bebeklere ateş açan gözü dönmüş askerlerle, her türlü insani değeri ayaklar altına alan zalim bir güruhla karşı karşıyayız.

Ancak bir de bu zalimleri alkışlayan, gizli ya da açık destek veren, zalimlere karşı duranı ise sivri dilleriyle eleştiren bir kitle karşımızdadır. Ellerindeki en büyük koz ise “reelpolitik” kavramıdır.

www.Kurandaittihadiislam.com

Vicdan ve fazilet sahibi, Allah’tan korkan kimselerin, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların yaşadığı sıkıntıları gördükleri halde bunu göz ardı edip sadece kendi isteklerinin ve dertlerinin peşine düşmeleri, sıradan dünya menfaatleri uğruna bu sorumluluklarını bir kenara bırakabilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle böyle bir durumda kişinin yalnızca kendisi harekete geçmekle kalmamalı, diğer Müslümanları da, birlik olup, güzel ahlakın tüm yeryüzüne yayılması, zulmün sona ermesi için çaba harcamaya çağırması gerekmektedir. Allah bu ahlakın gerekliliğini, “…Müminleri hazırlayıp-teşvik et…” (Nisa Suresi, 84) ayetiyle insanlara bildirmiştir.

Reelpolitik3

Reelpolitik Kavramı Ne Anlama Gelmektedir?

Reelpolitik kavramının babası olarak tanımlanan Henry Kissinger için reelpolitik “güç hesapları ve ulusal çıkarlar üzerine kurulu dış politika” anlamına gelmektedir. Yani “ahlaki ve dini değerleri, namus, şeref ve haysiyet gibi kavramları, en önemlisi de insan hayatını” devreden çıkararak bir politika belirlemektir.

Ülkemizde de reelpolitik kavramına teslim olmuş kişilerden oluşan bir topluluk bulunmaktadır. Bu topluluk sınır kapılarımıza öldürülme korkusuyla sığınan kadınlara, çocuklara, yaşlılara kucak açmamıza, yaralılara yardım eli uzatmamıza bu kavramı öne sürerek karşı çıkmaktadır. Mısır’da binlerce insanı vahşice katleden, keskin nişancılarla insan avına çıkmış zalimlere karşı çıkılmasına, yüksek sesle “zalim” denmesine  “aklınızla değil, duygularınızla davranıyorsunuz, önce çıkarlarımızı düşünün”diyerek karşı çıkmaktadırlar. Ancak hükümetimiz bu seslere kulak vermemekte ve gereğini yapmaktadır. Hiçbir çıkar, hiçbir siyasi menfaat, hiçbir güç ya da denge hesabı  Allah’ın rızasını kazanmaktan üstün olamaz. Masum insanlar öldürülüyorsa hiçbir reelpolitik kaygı bu katliamı meşru gösteremez. Savunmasız insanlar ölüm korkusuyla ülkemiz kapısına geliyorsa reelpolitiğin acımasız, vicdansız ve insafsız yüzü bu insanlara kapılarımızı kapattıramaz.

Reepolitik2

Müslümanca Düşünce Dünyadaki Her Türlü Politik Kavram ve Dengeden Üstündür

İman ve Allah korkusu söz konusu olduğu zaman dünya gerçekleri, çıkarlar, dengeler ve diğer tüm hesaplar tamamen devreden çıkar, tüm politik kavramlar yerle bir olur. Doğrular ve yanlışlar gece ile gündüz gibi belirginleşir. Bugün Suriye, Mısır, Tunus, Libya ya da Afganistan söz konusu olduğunda da doğrular ve yanlışlar hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde karşımızda durmaktadır.  Türk halkı zalimi de  mazlumu da net olarak görmektedir. Kimi alkışlayacağını, kime destek vereceğini çok iyi bilmektedir.

İslam dünyasındaki sorunların çözümü konuşulduğunda da yine aynı reelpolitik kavramı tüm çirkin, soğuk ve itici muhtevasıyla ortaya çıkar.

Müslümanca düşünmek ise, “İslam dünyasında devam eden tüm bu çatışmaların, kavgaların, ölümlerin sebebi Müslümanların bölünmesidir, parçalanmasıdır. Eğer Müslümanlar birleşirse, bir lider ülke öncülüğünde büyük bir İslam birliği oluşturursa, İslam ülkelerindeki çatışmalar da son bulur. AB benzeri bir yapılanmanın, İslam barış gücünü oluşturmuş bir birliğin, tüm gücünü ve kaynaklarını bir araya getirmiş sevgiye dayalı bir kardeşlik ordusunun karşısında hiçbir zalim darbeci, hiçbir piyon hükümet duramaz.” biçimindedir.  Samimi Müslüman Allah’ın açık emirlerinden, birlik olmanın farz olduğundan, aksinde yeryüzünde bozgun olmasının Allah’ın adetullahı olduğundan söz eder.  Reelpolitik dünya görüşüne sahip olanlar ise “Reelpolitiğe göre hareket etmeliyiz, hayalperest olmayalım, İslam birliği bir ütopya, dünya güçleri bu birliğe izin vermez….” derler.

Konuşmalarını vicdanlarının ve ahlaki değerlerin değil, reelpolitiğin süzgecinden geçirirler. Adaleti ve hakkaniyeti değil, kendi çıkarlarını dillerinden düşürmezler. Reelpolitik kavramının arkasına sığınıp körelmiş vicdanlarında zalimi alkışlamayı, mazlumu görmezden gelmeyi meşru hale getirirler. İslam Birliği’ni istemeyi bir ütopya, bir çeşit Polyannacılık olarak nitelendirirler. Allah’ın emirlerine, Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetine, ahlaki ve vicdani değerlere göre değil kendilerince oluşturdukları “hayatın gerçeklerine” göre politika belirlemeyi tercih ederler. “Artık bu rüyadan uyanıp, hatalarınızı kabul edin ve reelpolitiğin soğuk gerçekliğine dönün. Vicdanınızla değil, jeopolitik hesaplarla hareket edin” derler. “Müslümanlar birlik olmadıkça bu zulüm bitmeyecek, İslam dünyasının bir lidere ihtiyacı var” denildiğinde müstehzi gülüşlerle göz kaş işareti yapmayı ise kendilerince bir zeka pırıltısı olarak görürler. Ama samimi Müslümanlar bu reelpolitik çukuruna düşmeyi reddederler.

Samimi Müslümanlar Kuran’a uygun adil bir politika isterler. Çıkarlara ya da stratejik hesaplara değil, ahlaki temeller üzerine kurulmuş bir politikayı hedeflerler. Gerektiğinde katliamlara, cinayetlere, soykırımlara bile göz yummayı savunan reelpolitik kavramını reddederler.

İslam Birliği’nin kurulmasına “reelpolitiğe teslim olmayan, çıkarlarına göre değil vicdanlarına göre hareket eden, korkularına, endişelerine, beklenti ve çıkar hesaplarına göre değil Allah’ın kanunlarına göre davrananlar vesile olacaktır. Tüm bölünmüşlüklere, parçalanmışlıklara, çatışmalara ve karşımıza çıkan zorluklara rağmen İslam Birliğine olan özlemini yitirmemiş bir ümmet olmamız Türk halkı için çok büyük bir fırsattır. İç kavgalarımızı bırakıp ümmet birliği yoluna girmemiz için psikolojik zemin hazırdır. Toplum İslam birliği özlemini, manevi bir lidere olan ihtiyacını her fırsatta, kalpten dile getirmektedir. Zaten önemli olan da bu birliğe kalben inanmış milyonların hazır olmasıdır.

www.turkislambirligi.com.tr

www.islam-alimleri.com

Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)

Bu ayetten ve Kuran’ın daha pek çok ayetinden anlaşılmaktadır ki, müminler birbirlerini sevip dost edinirlerse, birbirlerine destek olurlarsa inkarcıların inananlara uyguladıkları kötülüklere kesin olarak son verecek ve Allah’ın emrettiği güzel ahlakı yeryüzünde yerleşik kılacaklardır. Açıktır ki, günümüzde dünyanın pek çok yerinde yaşanan adaletsizlikleri, zulüm ve haksızlıkları durduracak şey tüm Müslümanların birbirlerini kardeşçe kucaklamaları, aralarındaki uzaklıkları ortadan kaldırarak bir an önce birleşmeleri ve İttihad-ı İslam’ı oluşturmalarıdır. Müminlerin birlik olmamaları durumunda meydana gelecek ortamı ise Allah bir ayetinde şöyle haber vermektedir:

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu    yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

Ücretsiz kitap: Türk İslam Birliği’ne Çağrı
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/734/Turk-Islam-Birligine-Cagri
adnan oktar turk islam birligine cagri harun yahya kitap

Müslümanlar Hak Ettiği Değeri Görmeli – Harun Yahya (Adnan Oktar)

adnan oktar musluman deger harun yahya makalesi

 

Herhangi bir gazetenin dış haberler sayfasını alıp baktığınızda ne dikkatinizi çekiyor? Acılar, kavgalar, çatışmalar, ölümler, yokluklara dair haberler neden hep İslam coğrafyasından geliyor diye düşünmüyor musunuz? Müslüman ülkelerde yaşanan insani dram ve acıları dünyanın bu derece olağan karşılaması sizi de şaşırtmıyor mu?

İsterseniz şöyle bir mizansen üzerinde düşünelim. Irak’ta adeta olağanlaşmış olaylardan biri olan bir suikast saldırısının Londra’da gerçekleştiğini varsayalım. Irak’ta bu saldırılarda ortalama her gün 30-40 kişi ölmesine rağmen, Londra’daki hayali olayda hiç kimsenin ölmediğini düşünelim. Londra’daki bu hayali saldırının olduğu gün Afganistan’da, Yemen’de, Somali’de veya Mısır’da da olaylar olduğunu ve Müslümanların hayatını kaybettiğini kabul edelim. Sizce Londra’daki saldırı mı yoksa bu saydığımız ülkelerden birinde hayatını kaybedenler mi daha çok ilgi görür? Londra’da yaşanan bu saldırı sonrasında benzer bir durumun yeniden yaşanmaması için gösterilen gayretle diğer ülkelerde ölümlerin olmaması için gösterilen gayret bir olur mu?

Guantanamo… Ebu Gureyb… Afganistan’da öldürülen Müslümanların parmaklarını “anı” olarak ülkesine götürenler… Baas rejiminin öldürdüğü 120 binden fazla sivil… Suriye’de mülteci konumundaki 6 milyon insan… Mısır meydanlarında namaz kılarken kurşuna dizilen insanlar… Burma’da yakılarak şehit edilenler… Bangladeş’te hukuksuzca hapsedilenler… Doğu Türkistan’da olmadık suçlardan idam edilenler… Özetle çok geniş bir coğrafyada her gün aşağılanan mazlumların yaşadıklarının binde biri Batı’da yaşanıyor olsa dünyanın tepkisi ne olurdu?

Elbette dünyanın hiç bir yerinde tek damla kan dökülmesini, Avrupa’da, Amerika’da veya diğer yerlerde acı verecek bir olay yaşanmasını hiçbirimiz istemiyoruz. Ancak hepimiz yukarıdaki soruların cevabını da gayet iyi biliyoruz. Acı bir gerçek var ki; Müslümanlara yapılan zulümler ve yaşadıkları acılara karşı dünyanın büyük kısmı duyarsız.

İslam coğrafyasında hayatını kaybedenler Irak’ta 100 ölü, Suriye’de 70 ölü, Mısır’da 500 ölü gibi, sadece sayılarıyla bilinirken, Batı’da tek bir insanın başına bir olay gelse tüm dünya o kişiyi ismiyle tanıyorsa bunun üzerinde ciddi düşünülmesi gerekir. Müslümanları, Batı’da bazı kesimlerin ve hatta bir çok Müslümanın dahi gözünde bu derece değersiz kılanın ne olduğunu net olarak ortaya koymak gerekir.

Batı’da, tarihten gelen önyargıların bilgisizlikle birleşmesi şüphesiz önemli etkenlerden biri. 20. yüzyılın ilk yarısının savaşlarla geçmesine sebep olan ve “çatışmayı”, “işgal etmeyi”, “diğerlerini aşağı görmeyi” ön gören ideolojilerin oluşturduğu zihni tahribatın etkisi de tartışmasız bir gerçek. İslam dünyasının mevcut sıkıntılarından kurtulmasının yollarından biri Batı’nın bu sorunlu bakış açısını tamamen terk etmesi. Ancak “bu topraklarda ne kadar acı varsa Batı bize bunları getirdi” demek de adil bir yaklaşım değil.

Müslümanların, “Müslümanlar nasıl böyle değersiz hale geldi?” sorusunun cevabını ararken, “bizim bunda payımız nedir?” diye özeleştiri yapmaları, Batı’nın zihin değişikliği yapıp yapmamasından çok daha hayatidir. Zira, bir toplumun kendi din kardeşlerinin yaşadıklarına duyarsızlaşması farklı kültürlerden ve inançlardan insanın tepkisiz kalmasından kat kat acıdır.

Samimi bir değerlendirme yapıldığında İslam dünyasının siyasi ve ekonomik koşulların ötesinde ruh olarak önemli bir açlıkla karşı karşıya olduğu görülür. Nitekim bu açlık ve eksikliktir önüne çıkan engelleri aşmasına mani olan. Peygamberimiz (sav)’in vefatının ardından yavaş yavaş Kuran’dan uzaklaşan Müslümanlar özlerini, ruhlarını kaybettiler. Kuran’dan uzaklaşmakla oluşan dev boşluğu ise bağnazlık doldurdu.

Kadını ikinci plana iten, insanlara değer vermeyi bilmeyen, görgüsü zayıf, nezaket ve kaliteyi önemli görmeyen, temizliğine özen göstermeyen, anlayışı, toleransı bilmeyen, öz yerine şekle ve kalıba önem veren bu yapı, Müslümanlara tarihin en büyük zararını vermiştir. Sanatı, estetiği, bilimi Müslümanların hayatından çıkarmış ve yozluğun, kabalığın, geri kalmışlığın yerleşmesine sebep olmuştur. Müslüman denildiğinde olgunluk, itidal, sağduyu, akıl, kalite, modernlik, hür fikirlilik akla gelmesi gerekirken bugün Müslüman denildiğinde akla gelen model, Kuran’dan uzaklaşmanın ve bağnazlığın eseridir.

“Müslümandır cahildir”, “Müslümandır sanattan anlamaz”, “Müslümandır şiddet yanlısıdır” gibi onlarca yanlış Müslüman imajı bu bağnazlığın eseridir ve Müslümanlara saygı duyulmasını, değ er verilmesini engellemektedir.

Müslümanı değersiz görüp dilediğince ezebileceklerini sananların bundan vazgeçmelerinde ise, karşılarında görecekleri Müslümanların hali ve tavrı çok büyük bir rol oynayacaktır. Bu nedenle Müslümanların sonradan dinimize yerleştirilen bütün hurafelerden vazgeçip, İslam’ın özüne dönmeleri, Kuran’da bahsedilen kalite anlayışını benimsemeleri, çağdaş, modern, sanata ve bilime önem veren, kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak görmeyen bir bakış açısını benimsemeleri hayati önemdedir. İslam alemi yaşanan acıların sebeplerini anlamazdan gelmek yerine vicdanlı davranıp çözüm oluşturmak, üstelik bunu bir an önce yapmak durumundadır.

Ayrıca Müslümanların Allah’ın Kuran’da bildirdiği emre uyarak bir an önce bir birlik oluşturmaları İslam coğrafyasının içinde bulunduğu bu durumdan çıkması açısından hayati önemdedir. Avrupa Birliği benzeri bir ittifakla dev bir güç meydana gelecek, bu birlik Müslümanların duruşunu diğer dünya güçleri karşısında çok kuvvetlendirecektir. Bunun neticesinde de Müslümanlar …ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır…” (26:39) ayetinin gereğini yerine getirmiş olacaklardır. Bu takdirde yukarda bahsettiğimiz gibi Müslümanların hayatının hiçe sayıldığı vakalar son bulacaktır. Batı dünyası, isteklerine boyun eğmek zorunda kalan bir Müslüman dünyası yerine, başı dik,  siyasi ve ekonomik açıdan bağımsızlığını ilan etmiş büyük bir güçle muhatap olacak ve Müslüman dünyasında meydana gelen bu acılar son bulacaktır.

Müslümanlar Kuran’da bildirilen demokrat, özgürlükçü, ilerici ve haysiyetli ahlakı yaşadıklarında, Allah’ı izniyle, Müslümanları ezmeye yeltenenlerin önündeki en önemli manevi set olacaklardır.

Bu makalenin orjinal İngilizce linkini aşağıda bulabilirsiniz:

http://www.thejakartapost.com/news/2013/11/22/muslims-must-be-valued-they-deserve.html

Ücretsiz kitap: Münafıklıkla Mücadelenin Önemi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/37794/Munafiklikla-Mucadelenin-Onemi

adnan oktar munafiklikla mucadelenin onmei bagnaz yobaz

Didem Ürer: Türkiye eksenli yeni dünya düzeni

didem urer adnan oktar

 

İsrail-Gazze-Batı Şeria üçgeninde barış ve uzlaşmayı sağlama gücüne sahip tek ülke Türkiye’dir. Her üç taraf da bu gerçeği kabul etmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin bu fırsatı iyi değerlendirmesi ve bölgedeki tarihi rolünü ustalıkla yerine getirmesi çok hayatidir.

Devamı: http://haber.rotahaber.com/turkiye-eksenli-yeni-dunya-duzeni_415745.html#.UoJEtMU6Ji4.facebook

Barışın önündeki engel: Bağnazlık – Harun Yahya (Adnan Oktar)

adnan oktar yobaz yobazlar bagnaz bagnazlar

 

Sokakta kime sorarsanız size dünya çapında barışı sağlama ihtimalinin çok düşük olduğunu söyleyecektir. Nereye baksak çatışmalar, iç savaşlar ve ciddi gerilimlerin olduğunu görüyoruz…

Aslında barış ve sükuneti tesis etmek Allah’ın dilemesiyle çok kolaydır.

Barışı tesis etmek için öncelikle yapmamız gereken dünyada yaşanan savaş ve çatışmaların arkasındaki gerçek nedenleri ortaya koymaktır.

İster kabul edelim ister etmeyelim, Ortadoğu görülmemiş bir aciliyetle yardım bekliyor. Bu ister İsrail, Irak ya da Pakistan’da dehşet saçan intihar bombacıları, ister Irak’taki mezhep çatışmaları, ister Afganistan’da bir türlü bitmeyen iç savaş ya da Suriye’deki kanlı iç savaş olsun, bölgede giderek şiddetlenen politik ve dini krizi görmezden gelmek mümkün değil.

Bu durum sadece bölgeyi değil tüm dünyayı etkiliyor. Müslüman ülkelerde görülen bu karmaşanın ana nedenlerinden birisi radikalizm ya da diğer adıyla bağnazlık…

Ancak bağnazlığın gerçek İslam’la karıştırılmaması çok önemlidir. Dindar bir çevreden gelip, Müslüman olduğunu iddia ederek din adına savaş başlatan, kan ve ölümleri teşvik eden kişiler yüzünden Müslüman olmayan bazı kişiler gerçek İslam’ı bağnazlıkla karıştırabilmektedir. Aslında bu kan dökücü sistemin gerçek İslam ile hiçbir ilgisi yoktur ve İslam’ın özüne  tamamen aykırı olan çok yanlış bir ideolojidir.

Bağnazlar, Kuran’da yeri olmayan yasaklarla insanların özgürlüklerini kısıtlamak isterler. Onlara göre gülmek, müzik dinlemek, masada yemek yemek, çatal ve bıçak kullanmak günahtır. Namaz kılmayanların öldürülmeleri, zekat vermeyenlerin dövülmeleri ve oruç tutmayanların da hapse atılmaları gerektiğini savunurlar. Hatta İslam’dan çıkıp başka bir dini benimseyen kişilerin ölümle cezalandırıldığı bazı Müslüman ülkeler bugün halen mevcuttur.

Bağnazlığın savunduğu din sapkın bir vahşet dinidir.  Böyle bir ortamda kimse düşüncelerini serbestçe açıklayamaz. Herkesin kendi fikirlerini benimsemelerini beklerler; aksi takdirde cezalandırılırlar. Oysa ki Allah Kuran’da bizlere  “dinde zorlama olmadığını” açıkça bildirmiştir. (Bakara Suresi, 256).

İslam dini; düşünce, ibadet ve fikir özgürlüğünü savunan, herkesin hakkını koruyan daha da önemlisi herkes için gerçek özgürlüğü tesis eden bir dindir. Müslümanların idaresindeki bir toplumda sadece Müslümanların değil (ya da sadece İslami bir mezhebin değil), Hristiyanların, Musevilerin, Budistlerin ve ateistlerin de dahil herkesin barış, adalet ve sevgi içinde yaşayabileceği bir sistem esas alınmıştır.

İstemediğimiz bir sıklıkla haberlerini duymaya devam ettiğimiz intihar saldırıları ve bombalamaların arkasındaki temel nedenlerden birisi Kitap Ehli’ni düşman olarak gören bağnaz düşünce yapısıdır; oysa ki Kuran’da Kitap Ehli olarak belirtilen Hristiyan ve Musevilere karşı hiçbir şekilde nefrete yer yoktur. Bunun tam aksine Müslümanlara, kitap ehline karşı sevgi ve şefkat göstermeleri, onları koruyup kollamaları öğütlenir. Allah, Müslümanların Hristiyan ve Musevilerin hazırladıkları yemeklerden yiyebileceğini ve onlardan hanımlarla evlenebileceğini Kuran’da açıkça belirtmiştir.  (Maide Suresi,5)

Bir önceki makalemde belirttiğim gibi, Malezya mahkeme kararının  Müslüman olmayanların ‘Allah’ ismini kullanmalarını yasaklaması bağnaz sistemi vurgulaması açısından önemlidir. Söz konusu kararın bir mantığı olmadığı gibi dinen de kabul edilebilirliği yoktur. Alınan bu karar İslam’a tamamen aykırıdır,  dolayısıyla kararın hemen iptal edilmesi gereklidir.

Gerçek İslam ve bağnazlık arasındaki diğer bir önemli fark ise bağnazların sanat ve güzelliği bir günah gibi görmeleri; Kuran’da ise sanat ve güzelliğin çok sıkça övülmesidir. Kuran’da Müslümanların bir araya geldiklerinde en güzel kıyafetlerini ve takılarını takınmaları emredilir. Cennet ise sanat, güzellik ve ihtişamın en yüksek noktasıdır. Dolayısıyla Kuran’da tarif edilen ve Allah’ın cennette olacağını haber verdiği kalite ve güzelliğin İslam dünyasında hakim olması gerekir.

Bağnazların Kuran’a tamamen zıt bir mantıkla kadınları yarı insan olarak gördükleri de bir gerçektir. Oysa bir toplumun kalitesi ve modernliği, o toplumda kadına verilen değerle doğru orantılıdır.

Kadın ve erkek Kuran’da her açıdan eşittir. Kadınlar ve erkekler, Peygamberimiz (sav) zamanında hayatın her alanında birlikteydiler. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in eşi Hz. Hatice (ra)’ nin bölgenin önde gelen, ticaretle uğraşan kişilerden biri olması,  kadınların sosyal hayatta çok aktif olabileceğinin açık bir delilidir. Bu dönemde kadın ve erkek sahabeler, İslam diniyle yeni tanışanlara İslam’ı tebliğ etme ve sosyal barışı sağlama konusunda eşit haklara sahiptiler.

İnsanlar Kuran’daki sevgi anlayışını benimsediklerinde Allah’ın izniyle İsrail-Filistin anlaşmazlığı gibi konular da kalmayacaktır. Üç semavi dinin mensupları, aynı geçmişte olduğu gibi şimdi de Kudüs’te barış, sevgi, birlik ve kardeşlik içinde yaşayabileceklerdir.

Şu konu son derece önemlidir:  Radikal gruplara silah, darbe veya askeri güç ile karşılık vermek yalnız bu grupları daha fazla güçlendirir. Eğer insanlar bunun yerine İslam ve Kuran hakkında doğru bilgilerle donatılsalar, bu terör gruplarına verilen destek sona erer, bağnazların yanlış düşünceleri ortadan kalkar ve can damarları fikren kesilmiş olur.

Özellikle Batı dünyasındaki Müslüman olmayan kişilerin Müslümanlar tarafından bağnazlığa karşı verilen fikri mücadeleye destek olması gerekir. Bağnazlıkla mücadele eden Müslüman kurumların desteklenmesi ve etkilerinin daha güçlü şekilde ortaya koyulması gerekir.

Müslümanlar bağnazlığı ortadan kaldırarak gerçek Kuran ahlakına göre yaşamaya başladıklarında dünyadaki tüm insanlar mutluluk, barış ve huzura Allah’ın izniyle en kısa sürede kavuşacaklardır.

Makalenin orjinalini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

http://www.thejakartapost.com/news/2013/11/08/bigotry-stands-way-peace.html

Ücretsiz kitap: Münafıklıkla Mücadelenin Önemi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/37794/Munafiklikla-Mucadelenin-Onemi

adnan oktar munafiklikla mucadelenin onmei bagnaz yobaz

Adnan Oktar: Gerçek İslam’ın Yaşanmasını Engelleyen Büyük Bela: Bağnazlık

adnan oktar bagnaz bagnazlik yobaz yobazlik munafik munafiklik

 

Dünyanın dört bir yanındaki İslam ülkelerinde silahlı çatışmalar, baskıcı rejimler, karşıt görüştekiler arasındaki şiddet ve terör sürüp gidiyor, demokrasi anlayışına tamamen ters düşen darbeler yapılıyor.

Irak ile başlayan, Suriye ile devam eden ve en son Mısır’da gündeme gelen bu ilkel müdahaleler, adeta tüm İslam ülkelerinde bir filmin tekrarı gibi görünüyor. Bütün bunların temel nedeni nedir? İslam ahlakının yaşanmasını engelleyen ve çoğu İslam ülkesini saran belaların kaynaklarından biri olan bağnazlık nasıl engellenir?

www.turkislambirligimujdesi.com

Günümüzde teknolojik olanakların ve internet bağlantısının gelişmesiyle birlikte insanların büyük bir kısmının genel kültürleri dünya düzeyinde gelişmekte ve modern dünyaya kolaylıkla adapte olmaktadırlar.

Bu nedenle modern dünyayı tanıyan insanlara İslam ülkelerinin yasaklamalarla dolu bağnaz bir hayat sunması, bir kısım insanları İslam’dan uzaklaştırmaktadır. Üstelik şu an iç karışıklıkların yaşandığı Müslüman ülkelerin pek çoğunda modernliğe yoğun bir karşı olma yanılgısı da hakimdir. Oysa İslam ülkelerinin yapması gereken, Kuran’da bildirilen ve insanların içini açacak rahat bir hayat tarzını hedeflemeleridir.

İslam’ı dünyaya yanlış tanıtan bu bağnazlık tehlikesinden ve modern dünyaya olan düşmanlıktan kurtulmak için yapılması gerekense gerçek İslam ahlakına uyulmasıdır. İslam Ülkeleri Çok Bakımlı ve Estetik Hale Getirilmelidir Günümüzde pek çok İslam ülkesinde ekonominin düzeltilmesi ile birlikte tüm sorunların çözüleceği yönünde yanlış bir anlayış var. Elbette ekonominin gelişmesi ve halkın refah düzeyinin artması gereklidir. Ancak sadece ekonominin gelişmesi modern bir dünyanın oluşması için yeterli değildir.

Pek çok İslam ülkesinin yerleşim yerleri (dini mekanları, müesseseleri, bölgeleri tenzih ederiz) kavruk, siyah, gri-kahverengi ve temiz olmayan bir görünümdedir. Bu şehirlerde güzel binalara rastlansa bile bunlar ruhsuz, doğal güzelliklerden, mutluluk ve sevecenlikten yoksun taş yapılardır. Bu nedenle hiçbir Avrupa ve Amerika şehrinde görülmeyecek derecede bakımsız perişan ve karmaşık bir görüntü bazı İslam şehirlerinde hakim olmuştur. Unutulmamalıdır ki; insana, insan sevgisine ve insanların sanattan estetikten zevk almalarına yönelinmezse kalite ve modern yaşam asla gerçekleşemez. İslam ülkelerinin modern, estetik ve bakımlı hale gelmesi için Kuran’da kastedilen ve Yüce Allah’ın cennette anlattığı kalite ve estetik anlayışının bu ülkelerde hakim olması gereklidir.

Allah’ın Kuran’da anlattığı sanat ve estetik anlayışı üstün bir seviyededir. Binaların temiz, aydınlık, ferah olması, park ve bahçelerin düzenlenmesi, çiçeklerin ekilmesi, heykellerle donatılmış güzel havuzların yapılması, yol boyunca ekilmiş çeşitli meyve ağaçları, büyük sanat merkezleri, galeriler, tiyatro ve konser salonları İslam ülkelerinin genelinde hakim olmalıdır.

Liderler Her Kesime Karşı Sevgiyi, Şefkati Esas Alan Bir Üslup Geliştirmelidirler

İslam ülkelerindeki liderlerin bir kısmının görünümleri, üslupları, kızgınlıkları ve öfkeleri halk üzerinde itici bir ruh hali oluşturmaktadır. Liderlerin büyük bir kısmının konuşmalarında sevgi sözcükleri bulunmamaktadır. Bir kısmı modern bakış açısından uzaktır, sanata, estetiğe ilgileri yoktur. Müzikten, resimden, heykelden hoşlanmazlar. İyi, güzel olan değişikliklerden haberleri olmaz. Halka baskı yapan, sürekli akıl veren, kendilerince hizaya getiren, üst perdeden konuşmalar, mesafeli tavırlar İslam ülkelerinin pek çoğunda karanlık bir ruhu hakim kılar. Bu liderlerin büyük kısmı gençlerle diyalog kurmaz veya kursalar bile soğuk ve üst perdeden konuşurlar. Bu sebeplerden dolayı halk bu liderlerden sıkılır, onları bunaltıcı ve itici bulur. Oysa Kuran sevecen, şefkatli, yumuşak olunmasını emreder. Allah pek çok ayetinde halim karakterli olmayı över ve peygamberlerin halim karakterli olduklarını vurgular.(1)

“… Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu.” (Tevbe Suresi, 114)

Gençlerle kolay diyalog kuran, onların isteklerini dinleyip akılcı çözümler üreten, toplumun her kesimini kucaklayan, herkesi seven, şefkatle bakan, esprili, mütevazı bir üslupla konuşan ve güzel söz söyleyen, giyimi, sanata, estetiğe bakış açısı son derece modern liderlerin iktidarda olması, bu liderlerin herkese zengin bir ruhla yaklaşan bir tavır içinde olmaları, Allah’ın inşaAllah İslam ülkelerine güzellik getirmesine vesile olacaktır.

www.Allahayonelmek.com

Kuran’ın Kadınlara Yönelik Güzel Bakış Açısı Yaşanmalıdır

İslam ülkelerinde kadınlar, Kuran ahlakının yaşanmamasından dolayı toplumun en çok baskı ve eziyet gören kesimini meydana getirir. Çünkü bu ülkelerdeki bağnaz zihniyet Kuran’ın tam tersine kadınları, sadece temizlik yapan, hizmet eden, ikinci sınıf bir varlık olarak görür. Hatta kadının kişiliğinin, ahlaki özellikleri ve yeteneklerinin, fiziksel yapısıyla orantılı olarak daha sınırlı olduğuna inanılır. Örneğin toplumda “erkek işi” ya da “kadın işi” diye ayırt edilen konular vardır.

Tüm bu sayılanlar nedeniyle birçok toplumda kadınlar mutlu değildirler. Elbette samimi inananlar Allah’ın kadınlara verdiği değeri bilmekte ve kadınlara yönelik geliştirilen bu hurafelere hiçbir zaman inanmamaktadırlar. Fakat bağnaz kişilerin uydurduğu bazı hurafeler sebebiyle bir kısım kişiler tarafından kadınların erkeklerden sözde daha aşağı varlıklar olarak görüldüğü bir gerçektir.

İslam adı altında da -bağnaz mantıkta olan bu kişiler-, kadını yarım insan olarak görmeye ve göstermeye çalışmaktadırlar. Örneğin kadınlarla ilgili hurafe sözleri sanki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) söylemiş gibi iftira ederek kadınlara kötü muamele edenler bile vardır. Kuran’da kadınların namazı bozacağı ile ilgili bir hüküm yoktur ve Peygamberimiz (s.a.v.) de Kuran’a uymayan böyle bir sözü asla söylemez. Ama bağnaz mantıktaki kişiler haşa kadınla köpeği ve domuzu eş tutarak sözde Müslümanları kadına değer vermeyen ve dışlayan kişiler gibi gösterirler.

• “Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır.” (Sahihi Müslim, Salat 265; Tirmizi Salat 253/338 Ebu Davud, Salat, 110/720)

• “Ev halkının kadının evde kırbacı, sopayı görebileceği bir yere asın. Çünkü bu onları hizaya getirmede, edeplendirmede daha etkindir.” (Şevkani, el-Fevaid, Nikah, s.137, h.389/61)

Bu yanlış mantığa göre kadın öyle bir varlıktır ki, sözde her an uygun olmayan bir hareket yapabilir, aklı eksiktir, dolayısıyla sopayı sürekli hazır tutarak kadını hiza etmek gerekir. Bu hurafe sözleri gerçek diye uygulayan bir toplumun sevgisiz ve gaddar olacağı açıktır. Gerçekte Kuran’ın şefkat ve merhametli ruhuyla bağdaşmayan gerçek dışı hurafelerin bir toplumu yaralayacağı da çok bellidir.

İslam ülkelerinde kadınlara yönelik bağnaz düşüncenin çok büyük bir tehlike oluşturduğu açıktır. Elbette fiziki güçleri ve yapıları bakımından bir kadının yapabilecekleriyle bir erkeğin yapabileceği işler birbirinden farklıdır. Ancak bu ayrım kadının akıl ve beceri yönünden de daha güçsüz olması anlamına gelmez. Günümüzde kadınlar pek çok alandaki bilgi ve becerileriyle bu ön yargının geçersizliğini ortaya koymuşlardır. Kuran’da kadınların bilgi, beceri ve yönetme güçlerine Sebe Melikesi örneği ile dikkat çekilmiştir. Allah kadınların yönetici olabileceğini

“Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var.” (Neml Suresi, 23) ayeti ile, kadınların son derece doğru kararlar verebileceğine ise “Ona: “Köşke gir” denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: “Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir.” Dedi ki: “Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman’la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.” (Neml Suresi, 44) ayetiyle dikkat çekmiştir. Unutulmamalıdır ki; ancak kadınlar ve gençler alabildiğince özgür bir şekilde toplum içindeki yerlerini aldıklarında sağlıklı bir ülkeden bahsedilebilir.

Bunun için bağnazlığın en büyük mağdurlarından olan kadınlara layık oldukları değerin verilmesi, hak ve özgürlüklerinin korunması, sosyal yaşamda ve siyasette tüm toplum ile eşit konuma getirilmeleri hayati önem taşımaktadır. Eğer kadınlar huzurlu ve rahatlarsa, toplum da huzurlu olur. Kadın haklarının ön plana çıkartılması, Allah’ın Kuran’da Hz. Meryem (a.s.)’ı bitki gibi yetiştirdiğini bildirerek kadınların zarif, narin, temiz ve değerli olduğuna dikkat çektiği gibi, kadınlara özen, şefkat, saygı ve sevgi gösterilmesi gereklidir.

Kadınları “yarım insan” gören, kendilerince aşağılayan bağnaz mantıktaki kişilerin Kuran’la tamamen çelişen düşünceleri yerine, Sebe Melikesi örneğinde olduğu gibi kadınlara toplumun her kademesinde görev veren bir sistemin benimsenmesi son derece önemlidir. İslam ülkelerini yöneten liderlerin bu amaçla, çok fazla sayıda modern kaliteli genç kızlar, başı açık hanımlar, dekolte giyinen bayanlar, çarşaflı ve başı örtülü hanımlarla halkı kucaklayan bir üslup geliştirmeleri, bağnaz zihniyetin değişmesi açısından en hayırlı ve doğru yoldur.

Kadınların toplumun her kesimindeki insanlar gibi özgür olmaları Kuran’ın bir emridir.

www.Kuranrehberdir.imanisiteler.com

İslam ülkelerinin neredeyse tamamına hakim olan Kuran dışı kaynaklara ve hurafelere dayanan bağnaz anlayış, yanlış bir şekilde İslam olarak algılanmaktadır. İslam’ın özüyle ve Kuran’ın ruhuyla tamamen zıt olan bağnaz zihniyet, İslam dünyasının genelinin sanat, bilim ve teknolojiden uzak oluşunun, fikri ve maddi geri kalmışlığının sebebidir. Dolayısıyla İslam aleminin sanat, güzellik ve estetiğe de önem vermesi son derece önemlidir.

Müslümanlar modernlikleriyle herkese örnek olmalı ve herkesi son derece şık, temiz ve kaliteli bir görünüm ve yaşam şekline teşvik etmeli, özellikle gençlerin de bu yöndeki meşru özgürlüklerini koruyan bir politika izlemelidirler. Özgürlükler her zaman için Müslümanların lehinedir; çünkü din asıl olarak özgürlük ortamında yaşanır.

www.Adnanoktardiyorki.com

İslam Ülkelerinin Kitap Ehli’ne Şefkatle Yaklaşması Kuran’a Uygun Olan Tavırdır

Dünyanın birçok yerinde Müslümanlık ‘bağnazlık’ olarak algılanır. Bağnazların birtakım hurafeleri, uydurma yasakları, şiddet ve nefret içeren ruh hallerini İslam dini gibi göstermeleri bunun en büyük sebebidir. Bu kişilerin Kitap Ehli’ne bakış açıları da nefret üzerine kuruludur. Oysa İslam’da Kitap Ehli’ne (Musevi ve Hristiyanlara) karşı nefret yoktur. Tam aksine Kitap Ehli’ne karşı şefkat, koruma ve sevgi esastır.

Yüce Allah, Maide Suresi 5. ayette Musevi ve Hristiyanların yemeğini Müslümanlara helal kılmıştır. Aynı ayette bir Müslümanın Kitap Ehli’nden bir kadın ile evlenebileceği bildirilmiştir. Yani Kuran ayetine göre bir Musevi veya Hristiyan nefret duyulacak bir varlık değil, Müslümanın dünya ve ahiret hayatını birlikte geçireceği eşi, sevdiğidir. Araf Suresi’nin 159. ayetinde Allah Museviler arasından “hakka ileten bir topluluk” olduğunu bildirir. Al-i İmran Suresi 113, 114 ve 199. ayetlerde, Kasas Suresi 52. ayette, Nisa Suresi 162, Bakara Suresi 62, Maide Suresi 12 ve 69. ayetlerde Allah, “Allah’a derin bir imanla iman eden Musevi Hristiyanların varlığını” haber vermiş, onları güzel bir ecirle müjdelemiştir.

İşte bir kısım bağnazların nefretle andığı Kitap Ehli, Kuran’a göre Müslümanların dostu, arkadaşı, hatta eşidir. Bu nedenle İslam ülkelerinin yapması gereken Avrupa’ya kapılarını açması, İsrail’le bağlantı içinde olmasıdır. Kitap Ehli’nin Allah’ın kulu olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle dindar Hristiyanlara ve Musevilere karşı öfke beslemek, onlardan nefret etmek Kuran’a göre günahtır ve Kitap Ehli’ne karşı da çok yakışıksız bir tavırdır.

İslam liderlerinin yapması gereken Hristiyanları ve Musevileri de yanlarına alıp şefkatle kucaklamalarıdır. Dostluk ve kardeşlik ruhunun Peygamberimiz (s.a.v) dönemi, sahabe dönemi gibi tüm İslam alemini sarması gerekir.

Sayın Adnan Oktar: “Bağnaz zihniyet ortadan kalktığında, Avrupa Birliği Türkiye’yi hemen kabul eder…” Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almama nedenleri bağnazlık. Bu düzeldiğinde derhal alırlar. Bunun dışında almazlar. Günther Oettinger’in “Diz üstü sürünerek gidip Türklere ‘Bize katılın’ teklifinde bulunacaklar” sözleri, hoşumuza gitsin, gündem olsun, manşet olsun diye söylenmiş bir söz. Nitekim istediği gibi bütün gazetelerde de sürmanşet oldu. Yoksa hiçbir Avrupalı öyle bir şey yapmaz. Öyle bir şey yok. Yani adamın hayatını felç edecek bir tavırdan bahsediyorsun sen. Mesela iltifat da yasak. Avrupalılar birbirlerine iltifat ederler. İltifat yasak, gülmek yasak. Parfüm yasak, diş fırçası bile yasak. Mesela kadının allık sürmesi yasak, dudak boyası kullanması yasak. Oysa Avrupalılar hep bakımlı gezerler.

Tertemiz, bakımlı gezerler ama bu yasak, haram. Hepsine fasık gözüyle bakacaklar, hepsine acayip insan gözüyle bakacaklar. Adam buna tahammül edebilir mi? Sıkılır, rahatsız olur. Bir insana bir insan sürekli bu gözle bakarsa, nasıl rahat etsin o insanın yanında? Böyle suçlayan ve aşağılayan bir üslup kullanırlarsa adamın izzet-i nefsine dokunur. Rahat yaşayamaz. Mesela bu mantıkta süslü, bakımlı bir ev olmuyor, yani aklına gelen her şey yasak. İnanılır gibi değil. Böyle bir hayatı istemezler. Böyle hayatı isteyenleri de istemezler. Dolayısıyla bu geçiştirilecek bir konu değil. Ortada böyle büyük bir hastalık var. Bütün bunların bağnaz insanların görüşü olduğunun; Kuran’ın, İslam’ın bu şekilde olmadığının anlatılması lazım.
(Adnan Oktar, 22 Şubat 2013, A9 TV)

www.Kurandamehdiyet.com

Bağnazlığın Getirdiği Yasaklar Yerine Kuran’ın Demokrasi ve Özgürlük Anlayışı Benimsenmelidir

Bağnazlar asla Kuran’da yeri olmayan yasaklarla insanların özgürlük içinde yaşamalarını kısıtlarlar. Onlara göre gülmek, müzik dinlemek, parfüm kullanmak, masada yemek yemek, çatal-bıçak kullanmak haramdır. Kadınlar eve kapatılması gereken, süslenmesine güzel giyinmesine izin verilmeyen yarım insanlardır. Bazı hayvanlar lanetlidir. Örneğin kertenkele öldürmenin sözde sevap olduğu gibi dinde asla yeri olmayan hurafelere inanırlar. Namaz kılmayanın öldürülmesini, zekat vermeyenin boynunun vurulmasını, oruç tutmayanın hapsedilmesini isterler.

Hayatı güzelleştiren sanat ve estetiği ve müziği yasaklarlar. Kaliteyi arttırdığı halde, eleştiriyi, özgürlüğü ifade ettiği halde, farklı görüşleri yasaklarlar.Oysa İslam şefkat dinidir ve Kuran’ın hükmü gereği “dinde zorlama yoktur” (Bakara Suresi, 256). Bağnazların çıkardığı dehşet dinindeki gibi “dinini değiştireni öldürün!” şeklindeki vahşete dayalı düşünce yapısı İslam dininde kesinlikle yoktur. İslam insanlara düşünce, ibadet ve ifade özgürlüğü sağlayan, insanların her türlü hakkını koruma altına alan ve daha da önemlisi insanlara gerçek özgürlüğü sunan bir dindir.

Unutulmamalıdır ki; Allah insanlara kolaylık, rahatlık, mutluluk ve neşe diler. Allah kullarına zulmedici değildir. Allah’ın emri olan din insanlara en huzurlu, en mutlu, en güvenli, en asil, en kaliteli, en rahat, en zevkli yaşamın nasıl olacağını gösterir. Halkı İlgilendiren Kararlar İstişare Meclisi Kurularak Verilmelidir İslam ülkelerinde sözde demokrasi adına halkı ezmeyi, yok etmeyi, acı çektirmeyi alışkanlık haline getirenlerin, kargaşalardan ahlaksızca menfaat edinmeye çalışanların, Müslümanların özgür seçimlerine zerre değer vermeyenlerin, daha da acısı Müslümanları neredeyse insan yerine koymayanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.

Bu durum özellikle Suriye ve Mısır örneklerinde görülmektedir. İslam ülkelerinin pek çoğundaki bağnaz zihniyetin ve İslam’da yeri olmayan ağır cezalandırma sisteminin, fikrinden başka hiçbir suçu olmayanları tutukladıklarına, çocukların kadınların üzerine kurşunlar yağdığına, keskin nişancıların görev başında olduklarına, baltacıların dehşet saçtıklarına tüm dünya şahit olmaktadır. Özellikle bu ülkelerdeki derin devlet yapılanmaları bağnaz zihniyeti sebep göstererek sürekli yeni kavga çıkarma yönünde hareket etmektedir.

Oysa halkı birbirine karşı kışkırtıp fitne çıkarmak, düşman görmelerini engellemek ve demokratikleşmenin önünü açmak son derece kolaydır. Özgürlükleri genişleten, modernliği teşvik eden, bilimi ve sanatı destekleyen, herkese birinci sınıf insan olduğunu hissettiren, durağan ve ağır bir yapı yerine zinde, dinamik, modern ve kaliteli bir yapının benimsenmesi bu oyunu bozacaktır. “Yaşam alanımıza karışılıyor” düşüncesinin değişmesi ve fitne odaklarının susturulması için halkın isteklerini dile getiren bir temsilciler heyetinin kurulması bu oyunun bozulmasında etkili olacaktır.

Tek yönlü dayatmacı ve yasaklayıcı bağnaz zihniyetin değişmesinin en etkili yöntemlerinden biri de budur. Gençlerden, farklı kesimlere mensup halktan, açık ve kapalı hanımlardan, farklı mezhepler, siyasi görüşler ve dinlere mensup kişilerden seçilecek bir temsilciler heyeti ile herkesin istediğinin dinlenmesi, alınan kararların bu heyetle istişare edilmesi Kuran ahlakına da uygun bir tavırdır.

Kuran’ın bu emrini en güzel şekilde hayatına geçiren Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de, “Kim bir işe girişmek ister de, o hususta Müslüman biri ile müşavere ederse Allah onu işlerin en doğrusunda muvaffak kılar.” (Kütüb-i Sitte, 16. Cilt) sözleriyle, istişare konusunda hayatı boyunca tüm müminlere örnek olacak bir tutum sergilemiştir. Farklı düşüncelerin, kişilerin farklı bakış açılarının ve eleştirinin eksikliklerin giderilmesine ve kalitenin artmasına vesile olacağı unutulmamalıdır.

www.altincag.com

İslam adına ortaya çıkan bir siyasi hareketin esas alması gereken ölçü bağnazlık değil, Kuran’da öğütlenen sevgi, şefkat, hoşgörü, adalet ve demokrasi anlayışıdır.

Özellikle toplumun geneline sevgi ve saygı ruhunun yerleştirilmesi, her görüşten her akımdan her dinden her inançtan insanların kucaklanması, haklarına, özgürlüklerine, rahat ve konforlarına titizlik gösterilmesi son derece hayatidir. Farklı fikir ve inançlara sahip insanlar beraber yaşayabilmeli ve birbirlerine saygı ve sevgi duyacakları bir zemin sağlanmalıdır.

Bunu sağlamak İslam ülkelerinin ana görevidir. Müslümanların Kuran Ahlakını Samimi Olarak Yaşamaları Bağnazlığın Getirdiği Sıkıntıları Sona Erdirir Tüm Müslümanların modern, dışa dönük, sevgi dolu, sanatı estetiği savunan bir sistem geliştirmeleri İslam dünyasının dünyaya örnek olmasını sağlayacaktır. Bağnazların geliştirdiği ölü klasik sistem özellikle son yüzyılda ortaya çıkmıştır. İslam ülkelerinin pek çoğunda hakim olan bu bağnazlığı aslında bu sistemi ortaya çıkaran kişiler de istememektedirler.

Ancak tüm İslam alemi bu bağnazlık belasından kurtulamamaktadır. Gerçekte İslam dünyası içinde büyük bir yekûn oluşturan modern bir kesim vardır. Onlar da bağnazlığın getirdiği bu sistemi istememektedirler, ancak bağnaz diktatör zihniyet onları da sindirmekte ve kurulan sistem herkesi kilitlemektedir. Bu sistemin aşılması için darbe, iktidar, koalisyon, ABD işgali hiçbir şekilde çözüm olamaz.

Tam aksine çok daha karmaşık hale gelir ve Allah esirgesin tüm dünya bu sistemin içinde büyük bir belaya doğru sürüklenir. Bugün İslam aleminin içinde bulunduğu açmazın tek çözümü Allah’ın Kuran’da bildirdiği gerçek Müslüman anlayışına teslim olmaktır. Allah’ın Kuran’da bildirdiği Müslümanlık anlayışı sevgi, adalet, hoşgörü, barış, özgürlük, kalite, temizlik, estetik, güzellik ve modernliktir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde bildirdiği tüm ahir zaman alametleri birebir çıktığı halde görmezden gelinmesi ve Allah Kuran’da farz olarak bildirdiği halde İslam alemi içindeki bağnaz kişilerin İttihad-ı İslam’a, Hz. İsa (a.s.)’a ve Hz. Mehdi’ (a.s.)’a karşı olmaları İslam dünyasındaki huzursuzluğun bir diğer nedenidir.

Müslüman alemindeki parçalanmışlığın, kan dökülmesinin milyonlarca insanın acı ve ızdırap çekmesinin nedeni de budur. Bu kişiler İslam aleminde yaşanan sıkıntıları büyük bir mantıksızlıkla ABD ve Rusya’ya yüklerler. Oysa asıl suç Allah’ın emri olduğu halde İttihad-ı İslam’ı bilerek veya bilmeyerek engelleyen bağnazlığın pençesinden çıkamayan Müslüman aleminindir. Müslümanlar birlik olsalar, Allah’ın emrini yerine getirip İttihad-ı İslam’ı oluştursalar ve Kuran’da bildirilen modern İslam’ı yaşamaya başlasalar Allah’ın izniyle İslam dünyasının üzerindeki kara bulutlar hızla kaybolacaktır.

Ücretsiz kitap: Münafıklıkla Mücadelenin Önemi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/37794/Munafiklikla-Mucadelenin-Onemi

adnan oktar munafiklikla mucadelenin onmei bagnaz yobaz

Ahmet Akgündüz’ün hazırladığı şeceredeki mühürler belgenin doğru olmadığının ispatıdır! Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Seyyid değildir.

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi soy agaci silsilesi seyyid

Ahmet Akgündüz’ün şeceresindeki mühürler belgenin doğru olmadığının ispatıdır. Ahmet Akgündüz’ün Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin soyunun Peygamber Efendimiz (sav)’e dayandığını iddia edip öne sunduğu şeceredeki belgeler sahte çıktı!

Video: http://www.youtube.com/watch?v=oKNrl7Gq-30

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 1

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste Bediüzzaman Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 2

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman’ın Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Adnan Oktar: Müslümanların Ramazan’da İttifakla İttihad-I İslam İçin Dua Etmeleri, İttihad-ı İslam’ı Çabuklaştırır

adnan oktar ittihadi islam birligi misir mursi ramazan dua

 

Günümüzde dünya üzerinde 30’dan fazla silahlı çatışma alanı  bulunuyor. Esas düşündürücü olan ise bunların %80’den fazlasının Müslüman topraklarından oluşması. Bu konuda özellikle sürekli olarak gündeme gelen ülkeler Filistin ve Suriye’dir. Oysa Afganistan, Pakistan, Burma, Yemen, Somali, Libya, Sudan, Nijerya, Fildişi Sahilleri, Bangladeş, Mali, Cezayir ve bunun gibi diğer pek çok ülkede çatışmalar halihazırda devam etmektedir.

İslam Ülkelerinin Günümüzdeki Sorunlarında Küresel Güçlerin Payı ve Gerçekler

charles darwin evrim teorisi ramazan birlik

 

İslam ülkelerinin söz konusu durumu gündeme geldiğinde, bu konuda yapılan yorumlar hep aynı yönü gösterir. Sorumlu ya Amerika’dır, ya İsrail, ya sömürgeci Avrupa devletleri ya da o her zaman baş suçlu ilan edilen “küresel güçler”dir. Elbette bugüne kadar bir kısım Evanjeliklerin ve bazı yanlış bilgi sahibi Müslümanların, Müslümanlar ve Ehl-i Kitap arasında büyük bir savaş yaşanacağı yönündeki yanlış inançları nedeniyle hatalı bir siyaset izlenmiştir. Özellikle Evanjeliklerin Amerikan dış politikasındaki etkin rolü, geçtiğimiz Amerikan hükümeti döneminde Irak ve Afganistan’ın işgaline, hem milyonlarca masum Müslümanın hem de Avrupalı ve Amerikalıların kanının akmasına sebep olmuştur. Bazı Evanjelikler, farklı mezheplerden Hristiyanlar ve az sayıda da olsa birtakım Museviler, dökülen kanın şiddetlenerek artacağına inanmakta ve Müslümanlarla Ehl-i Kitap arasında büyük bir savaş öngörmektedirler.

Batı dünyasının ve özellikle sömürgeci ülkelerin Müslüman topraklarına yönelik bir çıkar politikasının yıllarından beri devam etmekte olduğu bir gerçektir. Bir kısım sinsi güçlerin Evanjelik Hristiyanları Müslümanlara karşı kışkırttıkları ve bu nedenle özellikle Ortadoğu’yu bir savaş alanı haline getirmeyi planladıkları da ortadadır. Dünyada radikal zihinler sadece İslam dünyasına ait değildir. İslam’a karşı gruplaşan radikal güçlerin de planları daima vahşi olmuştur. Dolayısıyla söz konusu Batılı radikallerin emelleri, daima İslam dünyasını zayıflatmak, küçültmek, sindirmek, yoksullaştırmak ve onları değersiz görmeye ve göstermeye yönelik olmuş ve bu konuda da oldukça başarı  elde etmişlerdir.

Ama bir de bu konuya Müslümanlar açısından bakmak gerekiyor. Acaba tüm sorumluluğu Batı’ya yüklemek doğru mu? Aslında değil. Bunu anlamak için şu an sefalet ve vahşet yaşayan birkaç İslam ülkesine yakından bakmak yeterlidir

Vicdan ve fazilet sahibi, Allah’tan korkan kimselerin, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların yaşadığı sıkıntıları gördükleri halde bunu göz ardı edip sadece kendi isteklerinin ve dertlerinin peşine düşmeleri, sıradan dünya menfaatleri uğruna bu sorumluluklarını bir kenara bırakabilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle böyle bir durumda kişinin yalnızca kendisi harekete geçmekle kalmamalı, diğer Müslümanları da, birlik olup, güzel ahlakın tüm yeryüzüne yayılması, zulümlerin sona ermesi için çaba harcamaya  çağırması gerekmektedir. Allah bu ahlakın gerekliliğini, “… Müminleri hazırlayıp-teşvik et…” (Nisa Suresi, 84) ayetiyle insanlara bildirmiştir.

Müslümanların Sorunlarının En Önemli Nedenlerinden Biri Arap Sosyalizmidir

Arap sosyalizmi, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Müslüman Arap dünyasını etkilemeye başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra özellikle Ortadoğu’da Batılı güçler tarafından çizilen sınırlar bölgedeki Müslümanlara bir anda etnik kimlik yüklemiştir. Daha önce bir arada sadece Müslüman kimliği ile kardeşçe yaşayan toplumlar, suni olarak oluşturulmuş sınırlar içinde bir anda İslam yerine milliyetçiliğe veya daha da kötüsü sosyalist milliyetçiliğe sarılmaya başlamışlardır. Bir kısım ülkelerde İslam değerleri yerine Marksist ilkeler benimsenmiştir. İslam’ın hoşgörüsü yerine Marksizm’in vahşeti yer almış, Batı’nın böl-yönet politikası bir anda hem din hem de milletler içinde kendisini göstermeye başlamıştır. Ülkeler sosyalist diktaların yönetimine girerken Filistin gibi bazı topraklarda da komünist direniş güç kazanmıştır. İran’da yaşanan ihtilal dahi, her ne kadar neticesinde “İslam Cumhuriyeti” adını alsa da, Fransız komünistleri arasında inşa edilen, kurulmasından itibaren de komünist blokta yerini alan bir devlet ortaya çıkarmıştır.

Şii-Sünni, Arap-Acem, Kürt-Türk çatışması yine bu düşüncenin ürünü olarak ortaya çıkmış ve Ortadoğu paramparça olduğu gibi, burada kurulan ülkeler de parçalara bölünmüştür. Irak gibi bir ülke bile artık günümüzde üç parçaya ayrılmıştır.

RAMAZANBIRLIK3

 

Suriye’de Hizbullah ve İran’ın Baas rejimin yanında yer alması, İslam dünyasında 1950’lerden bu yana bir belaya dönüşmüş olan Arap Sosyalizminin çirkin ittifakının bir diğer sonucudur.

Irak ve Suriye’de Baas rejimi komünist siyasi yapıyı oluşturmuştur. Akademik, siyasi, askeri ve bürokratik kadrolar, koyu Stalinist parti kadrolarından yetiştirilmiş, Baas Partisi en küçük organından en yüksek organına kadar Leninist bir stil olan hücre yapılanmasıyla idare edilmiştir. Bu hücre yapılanması sayesinde Baas Partisi uzun yıllar boyunca hem Suriye’de hem de Irak’ta halkın ve bürokrasinin üstünde ağır bir baskı yapılanması kurmuştur. Amerikan müdahelesiyle Irak Baası dağılırken, Suriye’de ise Baas çözülmemek için hala direnmektedir. Ve tüm klasik baskıcı komünist rejimlerin yaptığı gibi kendi insanını katlederek ayakta kalmaya çalışmaktadır.

Durum Arap yarımadası dışında yer alan Müslüman ülkelerde de  benzer biçimde gelişmektedir. Örneğin Afrika’da Somali 1960 yılında bağımsızlığını ilan ettikten sonra Marksist bir lider olan Barre’nin hegemonyası altında dönemin komünist ülkelerine güvenmiş ve tarım sektöründen maden yataklarına kadar tüm zenginliğini çeşitli dış güçlerin eline vermiştir. Tıpkı Mali’de olduğu gibi güneyde radikal İslam gruplarının çeşitli etkileri görülürken, ülkenin genelinde komünist tahribatın etkisi devam etmiş ve yüzlerce yıldır birbirleriyle hiçbir sorunu olmayan yüzlerce Müslüman aşiret, birbirleriyle savaşır hale gelmiştir.

Uranyum ve petrol yatakları bakımından son derece zengin Nijerya’nın halkı, yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Ülke İngiliz hakimiyetinden kopup bağımsızlığını kazandığında, sömürülecek alanlar hiçbir zaman İngiltere tarafından terk edilmemiştir. Ülkeleri zayıflatmanın en önemli yöntemi olan böl-yönet politikası, radikal unsurların devreye sokulmasıyla tıpkı Somali’de ve diğer Müslüman Afrika ülkelerinde olduğu gibi Nijerya’da da uygulanmış ve ülke parçalara ayrılmıştır. Bölünme ve çatışmalar daha çok bölünme ve çatışmayı beraberinde getirmiş ve yüzlerce yıldır dostluk içinde yaşayan kabileler birbirleriyle çatışır hale gelmişlerdir.

Sudan’da, Bangladeş’te, Endonezya’da ve diğer pek çok İslam ülkesinde de benzer olaylar yaşanmaktadır. Müslüman Afrika ülkelerinin bir kısmı komünistleştirilmeye çalışılarak, bir kısım Ortadoğu ülkelerinde Marksizm yaygınlaştırılarak, bu ideolojinin en büyük tahribatlarından biri olan “şiddeti hak arama yolu olarak” gören ve Kuran’ın ruhundan çok uzak olan nesiller yetiştirilmiştir. Birbiriyle sürekli kavga halinde olan, kardeşlik ruhunu unutmuş, bilimden ve sanattan da uzaklaşmış katı yapı Müslüman aleminin büyük bir kısmında yaygınlaşmıştır. Bu tahribatın izleri günümüzde Müslümanların acı çekmelerinin en büyük nedenlerinden biridir.

www.hadislerdemehdi.com

İslam Dünyasının En Büyük Sorunlarından Biri Mezhep Çatışmalarıdır

RAMAZANBIRLIK4

 

İslam ülkelerinin bir kısmında Sünnilerle Şiiler, Alevilerle Vahabiler birbirlerine düşürülerek zaten birbirleriyle çatışan İslam ülkelerinin kendi içlerinde de parçalara ayrılması gerçekleşmiştir. Komünizmin vahşet politikası, mezheplerin birbirlerine düşürülmesi ve Müslümanların dinlerinden ziyade milliyetlerini ön planda tutmaları onları zayıflatmıştır. Sömürgeci ülkeler ilk kıvılcımı başlatmış olsalar da sonraki vahşete esas izin veren ise Müslümanların kendileri olmuştur. Bu ülkeler bölünmeyi makul görmüşlerdir. Birbirlerini kardeş değil düşman olarak görmüşlerdir. Bu zihniyetin sonucu olarak şu an çatışma yaşanan İslam coğrafyasının çok büyük bir kısmında Müslümanlar Müslümanları katletmektedirler. Bu katliamın en ibret verici örneği kuşkusuz ki Suriye’de yaşanmaktadır.

Suriye’de yaşananlar bir yandan komünist Baas zihniyetinin vahşetini gözler önüne sererken  bir yandan da İslam aleminin önemli bir konusu olan Şii-Sünni ayrımını gündeme getirmiştir.

Öncelikle şunları ifade etmekte fayda var: Şii de Sünni de Vahabi de aynı Allah’a iman eden, aynı Peygambere biat etmiş, aynı Kitaba inanan, aynı kıbleye dönen yani bir olan Müslümanlardır. Farklı meşrepler, farklı yollar, farklı uygulamaları olabilir, ama bu farklılıkların hiçbiri birinin diğerine düşman olması için bir mazeret değildir. Bu farklılıkların hiçbiri dost olmaya engel değildir. Bu farklılıkların hiçbiri, özellikle de İslam aleminin başında bu kadar çok sıkıntı varken, birlikte hareket etmeye engel değildir. Hepsinden önemlisi, bu farklılıklar asla Kuran’ın “Müslümanların kardeş olduğu” hükmünü unutturmamalıdır. Yanlışları eleştirirken de doğruya davet ederken de bu bilinçle hareket etmek gerekir. Bu sebeple, gerek Irak’ta uzun yıllardır devam eden çatışmaları gerekse Suriye’de yaşanan garip işbirliklerini değerlendirirken bunu körü körüne bir Şii düşmanlığı veya İran karşıtlığı üzerinden yapmak çok çirkin olur. Akılcı ve makul olan ve elbette Kuran ahlakına uyan, olayları kör bir kavgaya dönüştürecek öfke dolu bir dil kullanmak değil, kardeşliği tesis edecek itidalli ve sevgi dolu bir dil kullanmaktır.

www.turkislambirligimujdesi.com

Müslüman Alemindeki Sorunların Asıl Nedeni Kuran Ahlakından Uzaklaşmış Olunmasıdır

Bilindiği gibi İslam ülkelerinin bir kısmında yaşanan acılar sadece dış dünyadan kaynaklanmamakta, farklı etnik kökenler, farklı mezhepler, farklı kültürlerden Müslümanlar arasında da -Kuran ahlakına tamamen aykırı olarak- çatışmalar yaşanmaktadır. Allah’ı bir, dini bir, Kitabı bir, Peygamberi bir olan ve Allah’ın emriyle kardeş olmaları gereken Müslümanların birbirleriyle çatışıyor olması hiç şüphesiz üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir durumdur. Çünkü Kuran’a göre müminlerin birlik olmaları farzdır. Ayetlerde şöyle buyrulur:

“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Al-i İmran Suresi, 103)

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz” (Hucurat Suresi, 10)

“Allah’a ve Resulü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)

“Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.” (Şura Suresi, 39)

RAMAZANBIRLIK5

 

Burada Müslümanların birlik olmasıyla ilgili olarak sadece birkaç ayete yer verilmiştir. Bu ayetlerden ve Kuran’da bildirilen diğer ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi;

  1.  Müslümanların birlik olmaları,
  2.  Kardeşçe bir sevgi ve şefkatle birbirlerine bağlı olmaları,
  3.  Çekişip tartışmamaları,
  4.  Birbirlerinin velileri ve dostları olmaları,
  5.  Birbirlerini her koşulda koruyup kollamaları,
  6.  Birbirleriyle istişare halinde olmaları,
  7.  Kenetlenmiş bir bina gibi tek safta olup, inkarcı zihniyete karşı ilmi bir mücadele yapmaları farzdır.

Tüm bunlara aksi bir tutum içinde olmak, yani;

  1.  Birleştirici değil ayırıcı olmak,
  2.  Müslüman kardeşlerine sevgiyle ve şefkatle yaklaşmamak,
  3.  Müslüman kardeşlerine karşı affedici, koruyucu ve kollayıcı olmamak,
  4.  İnkara karşı verilen ilmi mücadelede Müslümanlarla kenetlenmiş bir bina gibi olup birlikte fikri mücadele içinde olmamak haramdır.

Eğer İslam alemi güçlü, istikrarlı, müreffeh bir medeniyet olmak, dünyaya her alanda yön vermek ve ışık tutmak istiyorsa, birlik halinde hareket etmek zorundadır. Bu birliğin yokluğu, Müslüman ülkeler arasındaki ayrılık ve dağınıklık, İslam dünyasından ortak bir ses yükselmemesi, mazlum Müslüman halkları da savunmasız bırakmaktadır. Filistin’de, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da, Moro’da ve daha pek çok yerde zavallı kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ihtiyaç içinde zulümden kurtarılmayı beklemektedirler. Bu masum insanların sorumluluğu herkesten önce, İslam dünyasının üzerindedir.

Müslümanlar, Peygamberimiz (s.a.v.)’in  “Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz” (Ebu Davud, Edeb 46, (4893); Tirmizi, Hudud 3, (1426); Buhari, Mezalim 3, İkrah 7; Müslim, Birr 58) sözünü hatırlarından çıkarmamalı ve bu söze uygun hareket etmelidirler.

www.yasananahirzaman.com

Dünyadaki Zulmün Durmasını İsteyen Müslüman Kardeşlerimiz Mübarek Ramazan Ayında Can-ı Gönülden İttihad-ı İslam İçin Dua Etmelidirler

Allah Kuran’ın pek çok ayetinde müminlerin birbirlerinin velileri olduklarını bildirmiştir. “Veli” kelimesinin anlamı dost, koruyucu, yardımcı ve destekçidir. Buna göre Müslümanların birbirlerini dost edinmeleri, birbirlerini korumaları ve birbirlerine destek olmaları Allah’ın onlara bir emridir.

Allah bir ayetinde müminlerin birbirlerini veli edinmeleri gerektiğini şöyle bildirmektedir:

“Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O’nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü’minlerdir.” (Maide Suresi, 55)

Bir sonraki ayette ise Allah müminlerin birbirlerini dost ve veli edinmeleri durumunda inkarcılara karşı sürdürdükleri fikri mücadelede mutlaka galip geleceklerini şöyle bildirmektedir:

“Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56)

Bu ayetten ve Kuran’ın daha pek çok ayetinden anlaşılmaktadır ki, müminler birbirlerini sevip dost edinirlerse, birbirlerine destek olurlarsa inkarcıların inananlara uyguladıkları kötülüklere kesin olarak son verecek ve Allah’ın emrettiği güzel ahlakı yeryüzünde yerleşik kılacaklardır. Açıktır ki, günümüzde dünyanın pek çok yerinde yaşanan adaletsizlikleri, zulüm ve haksızlıkları durduracak olan, tüm Müslümanların birbirlerini kardeşçe kucaklamaları, aralarındaki uzaklıkları ortadan kaldırarak bir an önce birleşmeleri ve İttihad-ı İslam’ı oluşturmalarıdır.

Geçmişte bir kısım hatalar yapılmış olabilir. Fakat şu an Müslümanlar olarak kendi sorumluluklarımızı görmek zorundayız. İslam ülkelerinin yatışmasının yolu başkalarını suçlayarak vakit kaybetmek değil, Allah’ın emri gereği birlik olmaktır. Allah, Enfal Suresinin 73. ayetinde, “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73) buyurarak bu ayetin hükmünü gerçekleştirmiştir. Müslümanlar dostluklarını kaybettikçe, bölünüp parçalandıkça yeryüzünde çatışma ve bozgunculuk artmıştır. Bu nedenle  çözüm Müslüman aleminin, Kuran ahlakının gerektirdiği biçimde birlik olmasıdır.

Hiç şüphe yok ki Allah’tan korkan, vicdan sahibi hiçbir Müslüman, kardeşlerinden yüz çevirmenin ve kardeşleriyle birlik olmamanın karşılığında ortaya çıkan kargaşanın ve zulüm dolu ortamın oluşturduğu fitnenin vebalini yüklenmek istemez. Ne var ki Müslümanların birleşmesi için gayret etmeyen herkes şahit olduğu acılardan, zulüm ve haksızlıklardan, savaşlardan sorumlu olacaktır.

RAMAZANBIRLIK2

 

Allah’ı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i ve mümin kardeşlerini seven her Müslüman, dünyanın dört bir yanında esaret altında yaşayan milyonlarca mazlum insanın, zulüm gören, işkenceye uğrayan, evlerinden sürülen, yokluk içinde yaşamak zorunda bırakılan kardeşlerinin sorumluluğunu üzerinde hissetmeli ve onların huzur ve güvenliğe kavuşmaları için İslam dünyasının bir an önce birleşmesini istemelidir. Nitekim mağdur olan kardeşlerimizi içinde bulundukları durumdan kurtarmanın en kısa, en etkili, en kesin yolu İttihad-ı İslam’ın sağlanmasıdır.

Zulmün durmasını isteyen kardeşlerimiz bu mübarek günlerde Müslüman dünyasının kurtuluşu için “Ya Rabbi, İttihad-ı İslam’ı bir an önce meydana getir”, “İttihad-ı İslam’ı hemen oluştur” diye Allah’a dua etmelidirler. Allah müminlerin dualarına icabet edendir. Bu güzel ve hayırlı duayı yapan kardeşlerimiz inşaAllah kısa süre sonra dualarının gerçekleştiğini göreceklerdir. Israrla bu duayı yapan, bu duaya ilişkin faaliyetlerde bulunan müminler hiç kuşkusuz büyük bir sevap işlemiş olacaklardır.

İslam Birliğini sağlayacak olan Allah’tır, bizlere düşen bu birliğin kurulması için Allah’a dua etmektir. Bizler Müslümanları daima kardeşliğe çağırmakla, birbirlerini sevmeye, tek Yaradan’ın kulları olduklarını hatırlamaya çağırmakla, dünyadaki her insanı, Allah’ın kulu olarak sevmeye davet etmekle, Allah’ın bu kainatı nefret için değil sevgi için yarattığını hatırlatmakla yükümlüyüz.

Dünyayı güzelleştirmenin sırrı birlik çağrısı yapmaktır. Radikallerin sahte dini sürekli lanet ve nefret ile canlı kalıyor olabilir. Kuran’da bildirilen İslam dinimiz bize sevmeyi ve daima dost olmayı emrediyor. Biz, şartlar ne olursa olsun, zulüm altında bile olsak, sevgiyi konuşmalıyız. Lanet okumak dünyaya asla barış getirmez ama sevgi ve birliği konuşmakla Allah’ın izniyle dünya değişir.

www.dorthakmezhebegoremehdi.com

İslam Aleminin Manevi Liderinin Olmaması Hz. Mehdi (a.s.)’ın Geliş Alametlerindendir

Allah tarih boyunca her kavmi lideriyle, önderiyle birlikte yaratmıştır. Bu, Adetullah’ın gereğidir. Hz. Nuh (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Musa (a.s.), Hz. Yusuf (a.s.), Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde iman edenlerin önderi olarak Allah’ın mübarek elçileri İslam toplumlarının başında olmuştur. Hz. Talut (a.s.) döneminde de, Hz. Zülkarneyn (a.s.) döneminde de Müslümanların hep bir lideri olmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.)’in ardından da Müslümanlar yakın tarihe kadar hiç başsız kalmamışlardır. Bu dönemde Müslümanların manevi bir liderinin olmaması, Allah’ın takdir ettiği Hz. Mehdi (a.s.)’ın geliş alametlerinden birisidir. Ancak Allah kaderde İslam toplumu için bir güzellik takdir etmiş ve manevi önderleri olmadan geçen bu dönemin ardından onları çok üstün ahlaklı, çok mübarek, sevgi ve şefkat dolu, Müslümanlara çok düşkün, hamiyet-i İslamiyesi çok kuvvetli bir zatla, yani Hz. Mehdi (a.s.)’la müjdelemiştir. Yaklaşık 1.5 asırdır başsız olan İslam alemi, Allah’ın takdir ettiği kaderin gereği olarak, bu yüzyılda Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi önderliği altında birleşecek ve İslam Birliği kurulacaktır inşaAllah.

http://harunyahya.org/tr/Makaleler/165377/Muslumanlarin-Ramazan%E2%80%99da-Ittifakla-Ittihad-I-Islam-Icin-Dua-Etmeleri-Ittihad-i-Islam%E2%80%99i-Cabuklastirir

Bediüzzaman’ın soy ağacı belgelerinde onlarca hata var

ahmet akgunduz bediuzzamanin soy agaci

 

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ahmet Akgündüz’’ün gösterdiği seceredeki çelişkiler ve yanlışlar

Video: http://www.youtube.com/watch?v=lEhQxFxJ6gU

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 1

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

 

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste Bediüzzaman Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

 

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 2

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

 

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman’ın Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

 

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Ahmet Akgündüz’e soğuk duş

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi adnan oktar secere

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ahmet Akgündüz’e soğuk duş

 

Video: http://www.youtube.com/watch?v=1dlnl1uU2TQ

 

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 1

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

 

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste Bediüzzaman Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

 

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 2

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

 

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman’ın Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

 

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Ahmet Akgündüz’ün hataları

ahmet akgunduz bediuzzaman secere adnan oktar

 

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ahmet Akgündüz’ün hataları

Video: http://www.youtube.com/watch?v=IdiH-TmvWVg

 

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 1

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

 

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste Bediüzzaman Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

 

Ahmet Akgündüz’ün okuması gereken kitap 2

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

 

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman’ın Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

 

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com