Nur Suresi 31. ayette başörtüsü yoktur, Kuran’da başörtüsü yok başörtüsü farz değil

adnan_oktar_kuran'da_basortusu_turban_tesettur_turban_kartal_goktan

Nur Suresi 31. ayette başörtüsü yoktur, Kuran’da başörtüsü yok başörtüsü farz değil

“Kuran’da başörtüsü var mı? Kuran’da türban var mı? Kuran’da tesettür geçiyor mu?” Bu soruların cevapları Nur Suresi 31. ayet ve Ahzap Suresi 59. ayet tefsir edilerek veriliyor. Bu video başörtüsü, türban, tesettür ve çarsaf hakkında bilmeniz gereken her türlü bilgiyi içeriyor, bu yüzden videoyu büyük bir dikkatle sonuna kadar izlemenizi tavsiye ediyorum (özellikle başörtülü türbanlı bayanlara). Adnan Oktar’ın talebeleri Kartal Göktan ve Gökalp Barlan Kuran’da başörtüsü olmadığını detaylı bir şekilde belgelerle anlatıyorlar. Ayrıca vitrin mankeni kullanılarak uydurma hadislerdeki başörtüsü ile ilgili izahların mantık hezeyanları da gözler önüne seriliyor.

Bazı tefsir ve meallerde başörtüsü olarak tercüme edilen “humur” kelimesi “örtmek” anlamına gelen “hamr” kökünden türetilmiştir ve bu kelime “herhangi bir şeyi örtmek” anlamındadır. “Baş” kelimesi ayetin Arapçası’nda geçmemektedir.

Nur Suresi 31: Mü’min kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. (Baş)Örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tevbe edin ey mü’minler, umulur ki felah bulursunuz.”

Ahzab Suresi 59: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına cilbablarını ((celâbîbihinne – yani çarşaflarını) üstlerine giymelerini (yudnîne aleyhinne) söyle. Onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”

Video: https://www.youtube.com/watch?v=TdsTdhLFHe0

Adnan Oktar: İslam dünyaya sevgi ve fikirle hakim olur

adnan oktar turk bayragi bayrak turkiye islam adnan hoca a9 tv

Adnan Oktar: İslam dünyaya sevgi ve fikirle hakim olur

İslam güzellik, sevgi, kardeşlik, barış, nezaket, sevecenlik, affediciliktir. Bir insanın güzel olarak hayal ettiği ne varsa hepsinin toplamı İslam’dır. Bu güzelliğin tam ortaya çıkması için, Allah’ın bizden istediği gibi dini yaşamamız gerekir. Bu da ancak SAF OLARAK KURAN’A  UYMAKLA MÜMKÜN olur.

Allah Müslümanlara Kuran’dan sorumlu olduklarını bildirmiştir.
Ve şüphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 44)

Yeryüzünde zulümlerin bitmesini isteyen, Müslümanların hak ettikleri gibi onurlu yaşamasını talep eden, Peygamberimiz (sav)’in yoluna bağlı kalan, farklı farklı insanların söylediğine göre değil, Allah’ın Kuran’da emrettiğine göre yaşamak zorundadır.

Resulullah (sav)’in ümmetinden tek şikayeti, Kuran’ı terk etmiş olmalarıdır:

Ve elçi dedi ki: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.” (Furkan Suresi, 30)

Bugün İslam alemi acılar içindeyse, Müslümanların bir çok yerde neredeyse hiç değeri yoksa, fakirlik ve yokluk İslam coğrafyasına hakimse, Müslümanlar başkalarını suçlamaya başlamadan önce “Bir nerede yanlış yapıyoruz?” diye sormalıdır. Bu sorunun ise – Peygamberimiz (sav)’in söylediği gibi- tek bir cevabı vardır: Kuran’dan uzaklaşmak.

Gelin hep beraber Deccaliyetin Müslümanlara oynadığı oyunu bozalım. Gelin hep beraber Allah’ın indirdiği nur gibi tertemiz Kitabımız’a sımsıkı sarılalım, Allah’ın bizden istediği gibi güzel bir ahlak gösterelim; çalışkan, titiz, affedici, olgun, nezih, sevecen, azimli ve kararlı olalım. Gelin hep beraber öfkenin değil sevginin ruhunu hakim kılalım ve İslam’ın dünyayı aydınlatan nur olmasına vesile olalım. Gelin hep beraber, savaşları, çatışmaları, anlaşmazlıkları ortadan kaldıralım, kardeş olalım, dost olalım ve Resulullah (sav)’in bu devrin müminlerine müjdesi olan Hz. Mehdi (as)’a en güzel şekilde ortam hazırlayalım.

Müslümanların Mücadelesi Fikirle, Tebliğ ile Olmalıdır

Peygamberimiz (sav)’in hayatına ve Kuran’a baktığımızda Müslümanların mücadelesinin mutlaka ilimle ve güzel sözle olması gerektiğini görüyoruz. Müslümanlar zulme de maruz kalsalar önce doğruyu anlatmakla, tebliğ yapmakla yükümlüdür. Hiç konuşmadan, anlatmadan, tebliğ yapmadan savaşmak yolunu tercih etmek Kuran’a uygun değildir.

Müslümanlar tebliğ yapmakla mükelleftirler. Ve bu tebliği yaparken, son derece nezaketli, sevecen, şefkatli ve sabırlı bir üslup kullanmakla yükümlüdürler. İslam’da katı, bağnaz, kaba bir üslup yoktur. Koşullar ne olursa olsun, karşıdaki kişi kim olursa olsun Müslüman güzellikle, sevgiyle, şefkatle dini anlatmakla emrolunmuştur.

Peygamberimiz (sav) Mekkeli müşriklere, Ebu Cehil’e, Ebu Leheb’e, Hac mevsiminde kurulan panayırlara gelen tüm kabile ve ziyaretçilere, Hristiyan ve Musevi topluluklara tebliğ yapmıştır. Karşısındaki insanların toplum içindeki konumuna, İslam’a bakış açılarına, düşüncelerine, yaşam stillerine, ahlaki yapılarına, kıyafetlerine göre ayırım yapmadan, defalarca, çok çeşitli ve hikmetli yöntemler ve üsluplar kullanarak onları Bir olan Allah’a imana çağırmıştır. Bu kişiyle konuşulmaz, şu kişiye tebliğ yapılmaz gibi bir tutum içinde olmamıştır.

Hz. İbrahim (as) devrinin en azgın, en gaddar, en zalim insanı olan Nemrud’a Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmıştır. Hz. Musa (as), devrin Müslümanları olan İsrailoğulları’nın erkek çocuklarını boğazlayan, onlara akıl almaz işkenceler yapan Firavun’a gidip onu Allah’ın dinine tabi olmaya çağırmıştır. Ve bunu yaparken, Allah Hz. Musa (as)’a Firavun’a “yumuşak söz” söylemesini emretmiştir:

“İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.”

“Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.”

Dediler ki: “Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı ‘taşkın bir tutum takınmasından’ ya da ‘azgın davranmasından’ korkuyoruz.”

Dedi ki: “Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum.” (Taha Suresi, 43-46)

Allah Hz. Musa (as) ve Hz. Harun (as)’ı o devrin en ahlaksız, en sapkın, en şedid, İslam’a en düşman kişisine tebliğ yapmaya göndermiştir. Hz. Musa (as) ve Hz. Harun (as), dönemin dinsizlik ve ahlaksızlık merkezi olan Firavun’un sarayına giderek ona tebliğ yapmışlardır. Üstelik Allah, Firavun gibi din düşmanı birine bile “yumuşak söz” söylemelerini emretmiştir.

Kuran’ın Peygamberimiz (sav)’e vahyi tam 23 yıl sürmüştür. Bunun ilk 13 yılında Müslümanlar Mekke’deki putperest düzenin içinde azınlık olarak yaşadılar ve çok büyük baskılarla karşılaştılar. Pek çok Müslümana fiziksel işkenceler yapıldı, bazıları öldürüldü, çoğunun evi ve malları yağmalandı, sürekli hakaret ve tehditlerle karşılaştılar. Buna rağmen Müslümanlar şiddete başvurmadan yaşamaya devam ettiler ve putperestleri hep barışa çağırdılar.

Sonunda putperestlerin baskıları dayanılmaz bir noktaya vardığında, Müslümanlar daha özgür ve dostane bir ortamın bulunduğu Yesrib (sonradan Medine) şehrine hicret ederek burada kendi yönetimlerini kurdular. Kendi siyasi yapılarını bu şekilde oluşturduktan sonra bile, Mekke’nin saldırgan putperestlerine karşı silah kullanmadılar.

Dinde Zorlama Yoktur

İnsana, Allah’ın Katından bir hidayet olarak indirdiği İslam dini anlatıldığında kendi isteğiyle iman eder, hiçbir baskı ya da zorlama altında kalmadan karar verir. İnsan doğruyu ya da yanlışı seçmekte özgürdür. Eğer yanlış seçimi yaparsa ahirette bunun karşılığını alacaktır. Yani, karşılığı verecek olan insanlar değil Allah’tır.

Kuran’ın bu konudaki hükmü şöyledir:

“Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.” (Bakara Suresi, 256)

Bir insanın Müslüman olabilmesi için dini ve Allah’ı aklıyla kavraması ve kalben de tasdik etmesi gerekir. Ve yaptığı hizmetleri neden yaptığının şuurunda olması gerekir.

İslam dininin özelliği, kişinin sadece içinden gelerek ve gönülden kabul ederek yaşamasıyla Allah Katında kabul gören bir inanç sistemi olmasıdır. Allah dinin bu özelliğini Kuran’ın birçok ayetinde açıklamıştır. Örneğin 5 vakit namaz kılan bir insan namazını Allah için isteyerek ve severek kılmalıdır. Ya da malından infak eden bir kişinin bu ibadetinin Allah Katında geçerli olması, verdiği bu sadakayı isteyerek ve sevinerek vermiş olmasına bağlıdır.

Bu sebeple dinin hükümlerine uymadığı için bir insanı cezalandırmak değil, bu hükümlere uyması için güzel sözle tebliğ yapmak esastır. Baskı ve cezalandırmayla dinin yaşanması söz konusu olursa, İslam değil münafıklık güçlenir. Baskıyla mümin değil münafık yetişir. Münafıklık ise Allah’ın cehennemin en altına layık gördüğü çok aşağılık bir konumdur. Müslümanların münafıklığa değil, samimi imana vesile olmaları önemlidir. Bu da ancak sevecen, akılcı, ilmi delillere dayalı bir anlatımla mümkündür.

Peygamberimiz (sav) de Dini Tebliğ Etmekle Yükümlüdür, İnsanlar Üzerinde Baskı Kurmamıştır

Ayette “… Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin…” (Kehf Suresi, 29) şeklinde buyurulmakta ve Rabbimiz Peygamberimiz (sav)’e “Onlar mü’-min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)” (Şuara Suresi, 3) şeklinde seslenmektedir. Kaf Suresi’nde ise Allah Peygambere şu hatırlatmada bulunmaktadır:

“Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.” (Kaf Suresi, 45)

Bir başka ayette ise Peygamberimiz (sav)’e insanları iman etmeleri için zorlamaması şu şekilde bildirilmiştir:

“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü’min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın?” (Yunus Suresi, 99)

Eğer bir sistem insanları inanca ve ibadete zorlayacak olursa, bu durumda insanlar o sistemden korktukları için dindar olurlar, daha doğrusu dindar gibi görüürler. Din açısından makbul olan ise, vicdanların tamamen serbest bırakıldığı bir ortamda Allah rızası için dinin yaşanmasıdır. Allah Ğaşiye Suresi’nde Peygamberimiz (sav)’e şu şekilde buyurmaktadır:

“Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara ‘zor ve baskı’ kullanacak değilsin. Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse Allah, onu en büyük azab ile azablandırır. Şüphesiz onların dönüşleri Bizedir. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir.” (Ğaşiye Suresi, 21-26)

Dine Davet Güzel Sözle Olur

Ayetin emri gereği Müslümanlar, İslam’ı anlatırken ve imanı sevdirirken sözün en güzelini kullanırlar. Karşılarındaki insanı incitmeyecek, Müslümanlara karşı kalbinde sevgi uyandıracak bir üslupla din ahlakını anlatırlar. Çünkü Müslümanlara karşı kalbinde sevgi oluşan bir insanın, onları bu derece güzel ahlaklı hale getiren inanç sistemine karşı da içinde bir merak ve sevgi oluşacaktır. Dolayısıyla güzel söz, onun kalbini İslam’a ısındıran önemli bir sebep olacaktır.

Müslüman iman etmesini istediği kişiye sadece tebliğ yapmakla, Allah’ın varlığını, Kuran’ın Allah’ın hak kitabı olduğunu, Hz. Muhammed’in (sav) O’nun elçisi olduğunu, ahiretin ve hesap gününün varlığını, İslam ahlakının güzelliklerini anlatmakla yükümlüdür. Ama bu yükümlülüğü sadece dini anlatma ile sınırlıdır. Allah Peygamberimiz (sav)’in de sadece bir tebliğci olduğunu Nahl Suresi’nde şu şekilde bildirir:

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. ” (Nahl Suresi, 125)

Allah’ın sevdiği güzel sözlü olmaktır:

Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. (Fatır Suresi, 10)

Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.

Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler. (İbrahim Suresi, 24-25)

Allah, Cana Kıymayı Haram Kılmıştır

İslam’da haksız yere bir cana kastetmek haramdır. Rabbimiz Kuran ayetlerinde bunu kesin hüküm olarak bildirmiştir:

Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur… (Maide Suresi, 32)

Allah tek bir kişiyi öldürmenin, tüm insanları öldürmek kadar ağır bir suç olduğunu haber vermiştir. Allah’ın sınırlarını koruyan bir insanın değil binlerce masum insanı katletmek, tek bir insana bile zarar verme ihtimali yoktur. Dünyada adaletten kaçarak cezadan kurtulacağını sananlar, öldükten sonra, ahirette Allah’ın huzurunda verecekleri hesaptan asla kaçamayacaklardır. İşte bu nedenle ölümlerinin ardından Allah’a hesap vereceklerini bilen müminler Allah’ın sınırlarını korumakta büyük bir titizlik gösterirler.

Ve onlar, Allah ile beraber başka bir İlah’a tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa ‘ağır bir ceza ile’ karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)

Tek bir insanın dahi suçsuz yere öldürülmesi, tüm insanların öldürülmesi gibiyken, şiddet yanlısı tavır gösterip öldürerek, katlederek düzen sağlayacağını iddia edenlerin ne kadar büyük bir suç işledikleri açıktır. Allah, şiddeti savunanların bu zalim yüzünün ahiretteki karşılığını şöyle bildirir:

Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere ‘tecavüz ve haksızlıkta bulunanların’ aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azab vardır. (Şura Suresi, 42)

Allah Aşırı Gidenleri Sevmez

Müslümanlar, Kuran’da gereksiz bir kışkırtmadan veya gereksiz şiddet kullanımından kaçınmaları için uyarılmışlardır. Müslümanlar ancak kendilerine saldırı olduğunda savunma savaşı yapmakla izinlidirler ve bu savunma savaşında da aşırı tavırların hepsinden kaçınmakla yükümlüdürler:

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190)

Müslümanlara her türlü aşırılık haram kılındığı gibi, Allah Kuran’da inananlara, Müslüman olmayan kimselere karşı da iyilikle davranmalarını emreder:

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır… (Mümtehine Suresi, 8-9)

Bir Müslüman, Müslüman olmayan insanların hepsine karşı iyilikle davranmalı, sadece İslam’a kesin düşmanlık gösterenleri dost edinmemelidir.

Yine Kuran’da savaşta esir alınanların, affedilmesi ve salıverilmesi öğütlenmiştir. Savaş koşullarında esir alınan olduğunda, kendileri aç olsa dahi Müslümanlar önce esirleri doyurmakla emredilmişlerdir:

Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. (İnsan Suresi, 8)

Allah, cinayet işlenmesi durumunda bile, kısas hakkı vermiş ancak suçlunun affedilmesinin daha hayırlı olacağını bildirmiştir. Müslümanın Kuran’a göre yükümlülüğü, hep Allah rızası için en hayırlısını seçmektir. Cinayette dahi Allah, affetmeyi hayırlı gördüğüne göre, Müslümanın asıl yerine getirmesi gereken hüküm budur. Yani şiddete şiddetle karşılık vermek değil, affedici olmak esastır.

Şu bir gerçektir ki, son bir kaç asırdır İslam dünyası’nın dört bir yanındaki Müslümanlar bazı Batılı güçler veya onların uzantıları tarafından zulme uğratılmıştır. Bu güçler tarafından desteklenen yerel baskıcı rejimler de, Müslüman kitlelere büyük acılar yaşatmıştır. Ama bu, Müslümanların Kuran’a göre anlaması, yorumlaması ve tepki vermesi gereken bir durumdur.Kuran’da hiç bir zaman “zulme karşı zulüm” uygulanmasına izin verilmez. Aksine, Allah ayetlerinde müslümanlara “kötülüğe karşı iyilikle cevap vermelerini” emreder:

İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)

Müslümanların, kendilerine karşı uygulanan zulme karşı elbette tepki duymaları, bunu uygulayanlara buğz etmeleri meşru bir haktır. Ama bu hiç bir zaman gözü kapalı bir nefrete, adaletsiz bir husumete neden olmamalıdır.Allah, bu konuda Müslümanları “… bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının”diyerek uyarmaktadır. (Maide Suresi, 2)

Dolayısıyla, “dünyadaki mazlum milletlerin temsilciliği” iddiasıyla ortaya çıkarak diğer milletlerin suçsuz insanlarına karşı şiddet uygulamanın İslam’la hiç bir ilgisi olamaz.

Şunu da belirtmek gerekir ki, bazı Batılı güçlerin Müslümanlara karşı yukarıda sözünü ettiğimiz zulüm ve baskılarının, Batı’nın tümünün değil, bu medeniyete 19. yüzyılda hakim olan materyalist, din-dışı felsefe ve ideolojilerin suçu olduğudur. Avrupa sömürgeciliği, Hıristiyan ahlakından doğmamıştır, aksine bu ahlaka karşı çıkan din-dışı akımdan doğmuş ve en büyük vahşetlerini 19. yüzyıldaki Sosyal Darwinist ideolojinin desteğiyle gerçekleştirmiştir. Bugün de Batı dünyasının içinde hala zalim, bozguncu, çatışmacı unsurlar olduğu gibi, özellikle Hıristiyanlıktan kaynak bulan barışçı, iyiliksever ve adalet yanlısı bir kültür de vardır. Aslında dünya üzerindeki temel fikir ayrılığı Batı ve İslam dünyası arasında değil, hem Batı’da hem de İslam dünyasında dindarlar ile din aleyhtarları (materyalistler, ateistler, Darwinistler vs.) arasındadır.

Allah, Halim ve Affedici Olanı Sever

Müslümanların en temel özelliklerinden biri tevazulu, affedici ve sevecen olmalarıdır. Tüm Peygamberlerin en dikkat çeken özelliklerinden biri de budur. Müslümanlar için örnek Allah’ın razı olduğu elçilerdir. Dolayısıyla her Müslüman, tıpkı Resulullah (sav) ve diğer Peygamberler gibi halim ve affedici olmalıdır.

Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır. (Beled Suresi, 17-18)

Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, mü’minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)

Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran Suresi 159)

Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 263)

Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)

Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah’a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)

Peygamberimiz (sav) de müminlere merhametli, affedici ve halim olmalarını buyurmuştur:

“Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık, günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere.” (Ramuz El Hadis 1. cilt)

“Allah refikdir (merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mukabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez.” (Kütübi Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 7. cilt)

Yumuşak huyluluk hangi işte bulunursa onu mutlaka güzelleştirir. O bir şeyden de çekilip alınınca onu çirkinleştirir. (Müslim; Ebu Davud)

İbni Ömer (r.a.) Resûlullahın (a,s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kaba davranana yumuşaklıkla muamele ederek, vermeyene vererek şerefi Allah katında arayınız. (Kütübi Sitte; [1:73, Hadîs No: 43])

Allah İyilikte Bulunmayı Emretmiştir

Müslüman Allah’ın emirlerine uyan, Kuran ahlakını titizlikle uygulamaya çalışan, dünyayı güzelleştiren, imar eden, barışı ve huzuru hakim kılan insandır. Amacı insanlara güzellikte, iyilikte ve hayırda bulunmaktır. Kasas Suresi’nde şu şekilde bildirilir:

… Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez. (Kasas Suresi, 77)

İslam dinine giren bir insanın amacı Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmaktır. Bunun için de çok ciddi bir çaba içinde olması, Allah’ın razı olacağı ahlakı dünya hayatındayken kazanması gerekmektedir. Bu ahlakın en belirgin özellikleri ise merhamet, şefkat, adalet, dürüstlük, affedicilik, tevazu, hoşgörü, fedakarlık ve sabırdır. Mümin, insanlara güzellikle davranacak, hayırlarda yarışacak, iyilikte ve fedakarlıkta bulunacaktır. Allah ayetlerde şu şekilde buyurmaktadır:

Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran. (Hicr Suresi, 85)

… Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 85)

… İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Maide Suresi, 2)

Allah iman edenlerden insanlara güzellikle davranmalarını, iyilik konusunda birbirleriyle yardımlaşmalarını, bozgunculuktan uzak durmalarını istemektedir. İyilikte bulunanları “… Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır…” ayetiyle müjdelemekte, kötülükte bulunanları ise “… kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.”(Enam Suresi, 160 ) şeklinde uyarmaktadır.

Peygamberimiz (sav)’in tüm insanlığa örnek olan bu güzel özellikleri Tevbe Suresi’nde şöyle bildirilmektedir: “Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” (Tevbe Suresi, 128)

 Müslümanlar, Kitap Ehli’ni Korumakla Yükümlüdür

Kuran’da Yahudiler ve Hıristiyanlar “ehl-i kitap” olarak isimlendirilirler. Bunun nedeni, her iki dinin mensuplarının da, Allah’ın vahyettiği İlahi kitaplara tabi olmalarıdır. Bu İlahi kitaplar zaman içinde bozulmaya uğramışlardır. Ancak içlerinde halen hak bölümler bulunmaktadır. Hangi kısımların hak hangi kısımların bozulmuş olduğunu ise Kuran’a bakarak anlarız.

İslam’ın, ehl-i kitaba karşı bakışı son derece adil ve merhametlidir.

İslam’ın ehl-i kitaba karşı adil tutumu, henüz İslam’ın doğduğu yıllarda şekillenmiştir. Bilindiği gibi o dönemde Müslümanlar, Mekke’deki putperestlerin baskı ve işkenceleri altında inançlarını korumaya çalışan bir azınlık durumundaydılar. Bu baskıların şiddeti nedeniyle bazı Müslümanlar Mekke’yi terk etmeye ve adaletli bir yönetime sığınmaya karar verdiler. Peygamberimiz Hz. Muhammed, onlara Etiyopya’daki Hıristiyan Kral Necaşi’ye sığınmalarını söyledi. Bu öğüde uyan Müslümanlar Etiyopya’ya gittiklerinde, kendilerini sevgi ve saygıyla karşılayan son derece adaletli bir yönetim buldular. Kral Necaşi, kendilerine Müslümanların teslim edilmesini isteyen putperest elçilerin isteklerini geri çevirdi ve Müslümanların, ülkesinde özgürce yaşayabileceklerini açıkladı.

Allah Kuran’da Müslümanların ehl-i kitapla Allah’a imanda birleşebileceğini “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.” (Ankebut Suresi, 46) ayetiyle bildirir.

Her topluluk içinde olduğu gibi Kitap Ehli içinde de iyiler olduğu gibi kötüler de vardır. Ancak kötülerin olması hepsini birden düşman ilan etmeyi gerekli kılmaz. Tam tersine, tıpkı Peygamberimiz (sav)’in yaptığı gibi, Müslümanlar Kitap Ehli’nden iyi olanlarla ittifak etmelidir. Kötü olanları ise güzel sözle iyiliğe davet etmelidir:

Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli’nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. (Al-i İmran Suresi, 113)

Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah’a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah’a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah’ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)

Allah Kuran’da Müslümanların Kitap Ehli’ne karşı tutumlarının nasıl olması gerektiğini açıklarken onlara nasıl tebliğ yapmamız gerektiğini de bildirmiştir. Allah’ın hükmüne göre Müslümanlar Kitap Ehli’ni öncelikli olarak “Bir olan Allah’a imana” yani tevhid inancına davet etmelidir.

De ki: “Ey kitap ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız.” (Al-i İmran Suresi, 64)

Müslümanlar kendilerine karşı olan müşriklerden birini dahi, kendilerinden eman istediğinde korumak ve kollamakla mükelleftirler.

Eğer müşriklerden biri, senden ’eman isterse’, ona eman ver; öyle ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu ‘güvenlik içinde olacağı yere ulaştır’… (Tevbe Suresi, 6)

Ki söz konusu olan Allah’ın varlığına iman eden, gönderilmiş peygamberleri seven, Allah’tan korkan Kitap Ehli olduğunda, özellikle de içlerinden “LailaheilAllah” diyenler söz konusu olduğunda, bu insanlara karşı müşfik ve sevecen bir tutum içinde olunması gerektiği açıktır. Nitekim Allah da onlara karşı en güzel olan üslubu kullanmamızı istemektedir:

İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: “bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz o’na teslim olmuşuz.” (Ankebut Suresi, 46)

Hz. Mehdi’nin En Önemli Vasfı Kan Dökmemesidir

Ahir zamandayız. Resulullah (sav)’in haber verdiği tüm alametler son 35 yılda gerçekleşti. Gerçekleşen 600’den fazla alamet Mehdi (as)’ın vazife başında olduğunu ve çok yakın zamanda, Allah’ın izniyle, kendisini göreceğimizi gösteriyor. Hz. Mehdi (as)’ı seven ve bekleyenin, Mehdi gibi bir ahlak göstermesi, bu şekilde ona en güzel zemini hazırlaması gerekir. Peygamberimiz (sav), Mehdi (as)’ın barış ve sevgi insanı olduğunu bildirmiştir. O zaman salih müminlerin de “Mehdi talebesi olmayı umud ederek” sevgi ve barış insanı olmaları şarttır. Hadislerde Mehdi (as)’ın bu güzel özelliği şöyle haber verilir:

İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)’ın çevresinde toplanırlar. Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. Dünya, adeta ask-ı saadet devrine geri döner. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 29 ve 48)

Hz. Mehdi (as), Peygamber’in yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtılmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, sf. 163)

(Hz. Mehdi) zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 44)

Ona (Hz. Mehdi (as)’a) biat edenler, (Kabe civarındaki) rükün ve makam arasında bîat ederler. uyuyanı uyandırmaz, asla kan dökmezler. (El-Heytemî, El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

Hz. Mehdi (as) döneminde savaş sona erecek, ordular silahlarını ve malzemelerini bırakacaklardır:

Savaş (erbabı) da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini) bıracak. (Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334)

Harp (erbabı) ağırlıklarını (yani silah ve saireyi) bırakır. (İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496)

Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır… Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacak. (Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334)

Hz. Mehdi (as) döneminde, düşmanlık, kavga ve savaşlar sona erecektir.

Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496
)

Hz. Mehdi (as) döneminde yeryüzü adaletle dolacaktır:

Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o (Hz. Mehdi (as)) geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

Hz. Mehdi bendendir, yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi, onu doğruluk ve adaletle doldurur. (Süneni-i Ebu Davud, 5/93)

Hz. Mehdi döneminde yeryüzü barış ile dolacaktır.

(Hz. Mehdi (as) döneminde) düşmanlık ve kini kaldıracaktır. Zehirli olan her hayvanın zehri de sökülüp alınacaktır. Hatta küçük oğlan çocuğu, elini yılanın ağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi olacaktır. Kap su ile dolu olduğu gibi yeryüzü barış ile dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacaktır. (Sünen-i İbni Mace, Kitabü-l fiten Tercemesi ve Şerhi- Kahraman Neşriyat, cilt 10, Mütercim: Haydar Hatipoğlu, Bab 33, s. 331-3359)

Onun (Hz. Mehdi (as)) zamanında kurtla koyun birarada oynayacak, yılanlar çocuklara zarar vermeyecektir… (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)

İslam’ın barış, sevgi ve kardeşlik dini olduğuna dair Kuran ayetleri:

Ey iman edenler, hepiniz topluca “barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)

Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir… (Yunus Suresi, 25)

… Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. (Maide Suresi, 32)

Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)

Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)

Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. (Al-i İmran Suresi, 110)

Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam’a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)

http://www.harunyahya.org/tr/Makaleler/194995/Adnan-Oktar-Islam-dunyaya-sevgi-ve-fikirle-hakim-olur

Ahir zamanda Deccal bazı yerleri cennet gibi gösterir – Adnan Oktar

adnan oktar deccal ahir zaman zit

Adnan Oktar: Yani çocuğun çok üstüne gidiyorlar, o da çekiliyor. Namaz kıldığını bile gizliyor baksana. “O, özelim” diyor. Söyleyemiyor. “Namaz kılıyor muydun beş vakit?” diyorlar. “Kılıyor musun?” diyorlar. “Söyleyemem” diyor. “Oruç tutuyor musun? Namaz?” Olur mu? Onu bile söyleyemiyorsa çocuk. Demek ki bayağı çekiniyor. Yani acayip bir durum. Namaz kılmasıyla iftihar etmeleri lazım. Tedirginler. “Namaz kılıyor musun?” Sanki suçmuş gibi. O da çekiniyor. Söylesene. “Beş vakit, evet, kılıyorum” de. Ne çekiniyorsun? “Özelim” diyor. Her halde ayağına çelme takarlar falan diye çekiniyor anladığım kadarıyla. Halbuki iftihar edilecek bir durum, inşaAllah.

Ahir zamanda deccal, Müslümanları köşeye sıkıştırmak isteyecek. Alak Suresi’nde diyor, “namaz kıldığı vakit bir kulu engellemek ister” diyor. Namazı utanç verici bir şey gibi gösteriyor. Adam mesela soruyor bazen farkına varmadan deccalın emrinde oluyorlar. Veyahut farkına varmadan deccala hizmet ediyor. Veyahut farkına varmadan deccalın üslubunu kullanıyor. Diyor ki “ya sen hakikatten namaz kılıyor musun?” Adam diyor “haşa, öyle şey olur mu? Nereden çıkardınız onu” diyor. “Ne bileyim duyduk. Bize bir haber geldi” diyor. “Yok ya” diyor. “Benim özelim” diyor. “Öyle bir şey olmaz” diyor. “Olsa zaten söylerim ama yok öyle bir şey” diyor. Halbuki namaz iftiharla söylenecek bir güzelliktir değil mi? “Sen şefkatli misin?” diyor. “Merhametli misin?” “Evet şefkatliyim, merhametliyim” der değil mi? “Özelim, söyleyemem” diyor. Söyle iftihar et. Rahatça söyle ama korkuyor. Korku dağları bekliyor yani. Yani bize diyorlar ki “niye Ak Parti’yi destekliyorsun?” falan. Kardeşim nasıl desteklemezsin bu durumda? Öyle bir soru, tehdit gibi soruluyorsa bir insana, namaz kılmanı takdir eden birisi olduğunda, sen ona yanaşırsın. Namaz kılmanı ayıp gibi gösteren biri varsa, ondan da kaçarsın mecburen. Bunda şaşacak bir şey yok. Kimse kendine özel pay biçmesin. Olay ortada yani. “Ahir zamanda” diyor. “Deccal bazı yerleri cennet gibi gösterir” diyor. “Bu cennete girenler, yerlerinin cehennem olduğunu görecekler” diyor. Mesela bir yere giriyor, cennete girdiğini zannediyor, eğleneceğini falan zannediyor. Bakıyor, esrar var, uyuşturucu var, fuhuş var, hakaret var, tehdit var, ölüm var. Bir de bakıyor ki cehennemin içine girmiş. “Sizden biriniz bu zamana yetişirse” diyor. Ki, ahir zaman için bu, deccal zamanı. “Ona ateş olarak göstertilene gelsin” diyor. “Ateş olarak gördüğü nehre gelsin. Ve gözlerini yumarak başını eğerek ondan su içsin. Çünkü o buz gibi bir sudur.” Yani “İslam size böyle dehşet verici bir şey gibi göstertilir. Ama siz İslam’a, Kuran’a yaklaşın, için. Gözünüz aydınlık olacak” diyor. Mesela biz Kuran Müslümanlığını anlatıyoruz. Özgür İslam anlayışını, modern İslam anlayışını, sahabe İslam anlayışını anlatıyoruz. Adam “aman” diyor. “Ateş” diyor. “Çok tehlikeli. Yandı bunlar” diyor. “Başı açık” diyor. “Müzik dinliyor” diyor. Güzel giyiniyorlar, hanımlar makyaj yapıyorlar” diyor. “Cehennem ortalık” diyor. Ateş olarak gördüğü nehre gelsin. Ve gözlerini yumarak başını eğerek ondan su içsin. Çünkü o buz gibi bir sudur.” “Güzel bir hayattır” diyor Allah. “Bir güzelliktir” diyor Allah. Buhari’nin Mugire bin Şube (r.a)’den naklettiği hadiste ise şöyle vaid olmuştur. “Deccal’in beraberinde ekmekten bir dağ olacak” Müslim’e rivayetinden “şu beraberinde ekmek ve et dağları, su nehirleri olacak.” Yani insanları açlık korkusuyla, gelecek korkusuyla korkutup kendi vicdansız inançlarına alet etmeye kalkacaklar. İşte “Müslüman olursan aç kalırsın. Müslüman olursan başarılı olamazsın. Müslüman olursan seçilemezsin. Müslüman olursan senin yolların kapanır. Namaz kıldığını söylersen mahvolursun. Müslümanları tanıdığını söylersen, iflahını keserler. Adnan Hoca’yla tanıştığını söylersen, bitersin. Falanca hocayı tanıdığını söylersen, evinde Kuran bulundurduğunu söylersen mahvolursun” gibi konuşup, onları yiyecek korkusuyla, yiyecekten mahrum olma kokusuyla, gelecekten mahrum olma korkusuyla korkutup kendi damına düşürür diyor Bediüzzaman. Kendi damına, “onun damına düşen esir olur” diyor. “Deccale uymayanlar, meşakkat içerisinde kalacaklardır” diyor hadiste. Deccale uyunca ne diyecek? Diyecek “ben Müslüman’ı tanımıyorum. Namazımı kılmam. Oruç tutmam. Yani İslam’a, Kuran’a ben uymam.” “Helal diyor, maşaAllah. Şimdi seni istediğin gibi seçeriz de, beğeniriz de. Takdir de ederiz.” “Falanca hocayı tanıyor musun?” diyor. “Haşa, ne alaka” diyor. “Ne bileyim öyle duyduk ta” diyor. “Namaz kıldığın söyleniyor” diyor. “Haşa biz inanmadık da” diyor. “Yalan haber geldi bize” diyor. “Yani seçim zamanı bu felaket haberi gibi” diyor. “Bu doğru mu?” diyor. “İftira atıyorlar” diyor. “Haşa, biz namaz yok öyle bir şey” diyor. “Özel bu soru. Niye özelime giriyorsunuz” diyor. Ahir zamanın şiddeti bu. “Haşa tanımam ben Müslüman’ı. Öyle bir şey yok. Kimseyi de görmedim” diyor. “Peki falanca komünist tanır mısın?” diyor. “Yemeli içmeliyiz. Çok iyi tanırım” diyor. “Falanca Darwinist, falanca materyalisti tanır mısın?” diyor. “Gece gündüz yazıştığımız konuştuğumuz bir insandır” diyor. “Toplantılar oluyor, sohbet ederiz. Ağabeyim gibidir, çok severim kendisini” diyor. “Falanca Müslüman’ı tanır mısın? Falanca hocayı tanır mısın?” “Haşa” diyor. Ahir zamanın bir özelliği. Deccal kendine uymayanları öldürdüğü söyleniyor. Hakikaten şimdi her yerde katliam var. Dünyanın her tarafında. Öldürerek karşılık veriyor. “Allah deccala şeytanları gönderecek. Şeytanlar ona ne istersen söyle, yapalım” diyecekler. O da “hadi gidin insanlara benim onların Rabbi olduğumu söyleyin.” Yani “tesadüfen insanlar yaratıldı. Kainat tesadüfen yaratıldı. Darwin’in dedikleri doğru. Allah yok deyin” der diyor. Bu şekilde söyler. “Onları dünyanın her tarafına gönderir” diyor “şeytanları.” Bak, Allah onlara şeytanları gönderecek, şeytan ona “ne istersen söyle yapalım” diyecekler. “Deccalin bir ayağıyla diğer ayağı arasındaki bir gün bir gecelik mesafe olacaktır. Bir adımda uzun mesafeler kat edecek. Sağ eliyle bulutu tutabilecek, güneşten hızlı seyredecek.” Yani uçakla ulaşım çok net anlatılmış. Bulutu tutacak şekilde nasıl insan uçabilir? Bulutun içinden geçiyor adam, bulutu tutuyor. Güneşten hızlı nasıl seyrediyor? Mesela güneş doğarken uçak hareket ediyor Güneş’in doğması sürekli devam ediyor uçakta olduğu için. Mesela güneş batarken biniyor uçağa, güneş sürekli doğmaya başlıyor uçağın içinde. Gittikçe öğlene doğru geliyor. Batması duruyor. Bak, “bir ayağıyla diğer ayağı arasındaki bir gün bir gecelik mesafe olacaktır.” Yani son derece süratli, yani yaklaşık 300-400 kilometre hız demektir buradaki anlatım.

Sayın Adnan Oktar’ın A9 TV’deki canlı sohbetinden (15 Şubat 2014; 12:30)
Video: http://www.youtube.com/watch?v=zgAl4vLXHpw

Müminlerin Arasında Barış Sulh Olmalıdır – Adnan Oktar

adnan oktar fethullah gulen recep tayyip erdogan baris sulh

Ø  Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ashabına: “Ey Ashabım! Nafile oruç tutmaktan ve sadaka vermek ten ve namaz kılmaktan daha faziletli bir amelî size söyleyim mi?” buyurduklarında Ashab: “Evet ey Allah’ın Resulü” dediler. Peygamber şöyle buyurdu: “Aralarında düşmanlık olan iki mü­minin arasını bulmaktır. O müminlerin arasını açmak dini traş etmektir.” (Tergib ve Terhib, c.5/379-2)

Ø  HADİS:”Birbirinize buğz etmeyiniz. Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinizle alakayı kesmeyiniz. Ey Allahın kulları kardeş olunuz. Bir müslümanın kardeşini 3 günden fazla terketmesi haramdır.(Buhari- Müslim- Riyazüssalihn sayfa-930)

Ø  Peygamberimiz (sav); ”Size namaz, oruç ve sadakadan daha üstün birşey göstereyim mi? buyurdu. evet ya resulullah dediler. Peygamberimiz(sav) arabulmak , barıştırmaktır. Çünkü aranın bozulması ,dargınlık saçı kökünden kazır demiyorum, dini kökünden kazır, dini yok eder diyorum. buyurdu”(Tirmizi kıyame-56)

Ø  ”Bir müslümana din kardeşini 3 gün 3 geceden fazla terketmesi haramdır. Bu dargınlıkta karşılaştığında ilk defa selam verip barışan en hayırlı olandır. (Buhari,Müslim-Riyaz üs- Salihin-sayfa-946)

Ø  (Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allahü teâlâya arz olunur. ”Allah(cc) kendine şirk koşmayan herkesi bağışlar. Ancak kendisi ile din kardeşi arasında dargınlık olan kimseyi barışmadıkça bağışlamaz. (Müslim- Riyaz üs-Salihin- sayfa -946)

Ø  “Birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat hususunda mü’minler âdeta tek bir beden gibidirler. Ondan bir uzuv

şikayet ederse, uykusuzluk ve ateşle vücudun diğer uzuvları da ona iştirak ederler. Buharî, Salât, 88; Müslim, Birr, 65.

Ø  “Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirine bağlayan bir tek bina gibidir.” Müslim, Birr, 18.

Kardeşlerin Arasını Bulmakla İlgisi Hadisler – Adnan Oktar

adnan oktar recep tayyip erdogan fethullah gulen ara bulmak hadisler

Ayrıca Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ashabına:

” Ey Ashabım! Nafile oruç tutmaktan ve sadaka vermekten ve namaz kılmaktan daha faziletli bir amelî size söyleyim mi?” buyurduklarında Ashab: “Evet ey Allah’ın Resulü” dediler. Peygamber şöyle buyurdu: “Aralarında düşmanlık olan iki mü­minin arasını bulmaktır. O müminlerin arasını açmak dini traş etmektir (kazımaktır).”

”  Birbirinize buğz etmeyiniz. Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinizle alakayı kesmeyiniz. Ey Allahın kulları kardeş olunuz. Bir müslümanın kardeşini 3 günden fazla terketmesi haramdır.(Buhari- Müslim Riyazüssalihn sayfa-930)

‘  Size namaz, oruç ve sadakadan daha üstün birşey göstereyim mi? buyurdu. evet ya resulullah dediler. Peygamberimiz(sav) arabulmak , barıştırmaktır. Çünkü aranın bozulması ,dargınlık saçı kökünden kazır demiyorum, dini kökünden kazır, dini yok eder diyorum. buyurdu” (Tirmizi kıyame-56)

” Bir müslümana din kardeşini 3 gün 3 geceden fazla terketmesi haramdır. Bu dargınlıkta karşılaştığında ilk defa selam verip barışan en hayırlı olandır. (Buharı,Müslim-riyazüsssalihin-sayfa-946)

“ Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve hased etmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Bir Müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terkedip küs durması helal değildir.”( Buhârî, Edep 57, 58, 62;Müslim, Birr, 23, 24, 28.)

” Bir kişinin kardeşini üç günden fazla terkedip küs durması helâl değildir. İki Müslüman karşılaşırlar biri bir tarafa, öteki öbür tarafa döner. Halbuki bu iki mü’minin hayırlısı önce selâm vermeye başlayandır.”( Buhâri, Edeb, 62, İsti’zan, 9; Müslim, Birr, 23, 24, 28.)

Her pazartesi ve perşembe günleri ameller Allah’a arzolunur. Allah(cc) kendine şirk koşmayan herkesi bağışlar. Ancak kendisi ile din kardeşi arasında dargınlık olan kimseyi barışmadıkça bağışlamaz.(Müslim- riyazüssalihin- sayfa -946)

“Birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat hususunda mü’minler âdeta tek bir beden gibidirler. Ondan bir uzuv şikayet ederse, uykusuzluk ve ateşle vücudun diğer uzuvları da ona iştirak ederler. (Buharî, Salât, 88; Müslim, Birr, 65.)

“Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirine bağlayan bir tek bina gibidir.” (Müslim, Birr, 18)

“Nâfile namaz, oruç ve sadakadan daha fazîletli amel; iki kişi arasını bulmak ve düzeltmektir. Çünkü ara bozukluğu dini kökünden yıkar.” (Et-Terğib vet-Terhib,4138)

“Sadakanın en fazîletlisi, dargınların arasını bulup düzeltmektir .” (Eterğib vet-Terhib,4141)

Bediüzzaman Said Nursi: Hz. İsa şahıs olarak gelir ve Deccal’in sistemini fikren öldürür

bediuzzaman said nursi isa mehdi sahsi manevi

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. İsa (a.s.)’ın şahsının İsevilik şahs-ı manevisinin başında bulunacağını birinci mektupta şöyle anlatıyor;

“Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek mealindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfriye (inkarcı hareket) ve inkâr-ı uluhiyete (Allah’ı inkara) karşı İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslâmiyete inkılab edeceği (geçeceği) bir sırada, nasıl ki İsevilik şahs-ı manevisi, vahy-i semavi kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevisini yok eder; öyle de Hazret-i İsa (as), İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevisini temsil eden Deccal’ı yok eder.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek.” (Mektubat, s. 6)

ıklama:

“…Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin…” yani Darwinizm’in ve materyalizmin.

“…verdiği cereyan-ı küfriye…” yani küfür ve dinsizlik.

“…ve inkâr-ı uluhiyete…” yani Allah’ın varlığını inkara.

“…karşı İsevilik dini tasaffi ederek…” yani Hristiyanlık dini temizlenerek.

“…ve hurafattan tecerrüd edip…” yani hurafelerden arınıp.

“…İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada…” yani Hristiyan aleminin Müslüman olacağı sırada.

“…Hazret-i İsa (as), İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek…” yani Hz. İsa İsevilerin bizzat başında bulunarak. İseviler ve şahs-ı manevisi olacak ama Hz. İsa’nin şahsı da başlarında bir lider olarak bulunacak diyor Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri.

“…yani inkâr-ı uluhiyet fikrini…” yani Allah’ın varlığını inkar etme düşüncesini.

“…öldürecek…” yani fikren ortadan kaldıracak inşaAllah.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. İsa’nın bir ruh olarak veya şahs-ı manevi olarak geleceğini söylememekte. Hz. İsa (a.s.) İsevilerin başında bizzat bulunacak ve deccaliyeti fikren ortadan kaldıracak diyor. Üstadımızın bu açık sözlerine rağmen Hz. İsa (a.s.)’ın şahs-ı manevi olarak geleceğini iddia edenler ise doğruyu söylemiyor inşaAllah.

bediuzzaman said nursi hz isa

Video: https://www.youtube.com/watch?v=0HbqQ98_88s

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste BediüzzamanSaid Nursi Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Bediüzzaman Said Nursi: Mehdi Darwinizm ve Materyalizm’i fikren yerle bir edecek

bediuzzaman said nursi 3 buyuk vazife mehdi

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Emirdağ Lahikası’nda şöyle buyuruyor;

“…Ve onun üç büyük vazifesi olacak:

Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun taunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır…” (Emirdağ Lahikası)

Açıklama:

“…Ve onun…” yani Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Üstadımız açıkca “o” diyor. Bir insandan bahsediyor. Mehdi’nin şahıs olduğunu söylüyor.

“…üç büyük vazifesi olacak…” = “tek bir vazifeyi yapacak” demiyor Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri. 3 görevi olacak demek; Mehdi 3 görevi birden yerine getirecek demektir. Bir görevi biri, bir görevi başkası yapacak demek değildir.

Şimdi Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu 3 görevden birincisini anlatıyor;

“…Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutuyla…” yani bilimi ve felsefeyi kullanarak.

“…ve maddiyun ve tabiiyyun taunu…” yani materyalizm, Darwinizm ve ateizm salgını.

“…beşer içine intişar etmesiyle…” yani toplumlarda yayılmasıyla.

“…herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak…” Darwinist, materyalist, ateist ideolojileri fikren tam etkisiz hale getirecek. “Yarım susturacak, belini bükecek ama devam edecek” demiyor Üstadımız. “Tam” diyor, yani Darwinizm ve materyalizm kesin bir fikri yenilgiye uğrayacak.

“…bir tarzda imanı kurtarmaktır…” yani insanların imanına vesile olmaktır inşaAllah.

Yani Darwinist-materyalist ideolojiler sözde bilimi kullanarak insanlar arasında adeta salgın bir hastalık gibi yayılacak ve toplumlara büyük belalar getirecek. Üstadımızın tarif ettiği bu durum kendisinin vefatından sonra gerçekleşti mi? Evet, gerçekleşti. Darwinist-materyalist ideolojiler güçlenerek geliştiler ve neredeyse tüm dünyaya hakim Darwinist bir diktatörlük kuruldu. “Bu diktatörlüğü fikren yıkacak olan Mehdi’dir” diyor Üstadımız, bu çok açık. Peki, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri zamanında Darwinist-materyalist ideolojiler tam olarak susturulabildi mi? Hayır, susturulmadı. Yani Darwinist-materyalist ideolojilerin fikren susturulması ne zaman kimin vesilesiyle olacak diyor Üstadımız? Cevap: Hz. Mehdi (a.s.) devrinde, Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle diyor Üstadımız inşaAllah.

bediuzzaman said nursi emirdag lahikasi mehdi

Video: http://www.youtube.com/watch?v=jPq-jJPrawM

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste BediüzzamanSaid Nursi Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Bediüzzaman Said Nursi: Mehdi en büyük müceddid, en büyük müçtehid, mürşid, hakim, zat ve seyyid olacak

bediuzzaman said nursi muceddid muctehid mehdi

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın ahir zamanda gelerek, ahir zamanın en büyük fesadını izale edeceğini şu şekilde bildiriyor;

“Cenab-ı Hakk; kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslamiyetin edebiyetine bir eser-i himayet olarak, her bir fesad-ı ümmet zamanında bir muhlis veya bir müceddid veya bir halife-i zişan veya bir kutb-u a’zam veya bir mürşid-i ekmel veyahut bir nevi Mehdi hükmünde mübarek zatları göndermiş; fesadı izale edip milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmediyi (A.S.M.) muhafaza etmiş. Madem adeti öyle cereyan ediyor, ahir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hakim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u azam olarak bir zat-ı nuraniyi gönderecek ve o zat da, ehl-i beyt-i Nebeviden olacaktır. Cenab-ı Hakk, bir dakika zarfında beyn-es-sema vel-arz alemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtnılarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin numunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelal; Hz. Mehdi ile de, alem-i İslam’ın zulümatını dağıtabilir. Ve vaadetmiştir, vaadini elbette yapacaktır.” (Mektubat)

Açıklama:

“… her bir fesad-ı ümmet zamanında…” Müslümanların fitneye düştüğü her dönemde.

“… bir muhlis veya bir müceddid…” yani Müslümanların halini düzeltecek bir ıslah edici veya yenileyici.

“… veya bir halife-i zişan…” yani Müslümanların manevi lideri olacak bir şahıs.

“… veya bir kutb-u a’zam veya bir mürşid-i ekmel…” yani doğru yolu gösterecek büyük bir alim.

“… veyahut bir nevi Mehdi…” yani Mehdi benzeri.

“… hükmünde mübarek zatları göndermiş; fesadı izale edip milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmediyi (A.S.M.) muhafaza etmiş…” Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri diyor ki; tarih boyunca fitne ve fesad yaygınlaştığında Allah mutlaka insanların bu fitneden kurtulmasına vesile olacak mübarek bir alim göndermiştir. Bu alim bir nevi Mehdi gibidir. Ancak ahir zamanın Büyük Mehdi’si değildir. Bu kişi vesilesiyle fitne durdurulmuştur.

“… Madem adeti öyle cereyan ediyor…” madem Allah’ın sünneti bu.

“… ahir zamanın en büyük fesadı zamanında…” yani dünya tarihinin en büyük fitnelerinin yaşandığı ahir zamanda.

“… elbette en büyük bir müçtehid…” “Mehdi en büyük müçtehid olacak” diyor Bediüzzaman. Üstadımız en büyük müçtehid değildi, kendisi Şafii mezhebindendi ve İmam Şafii’ye tabi idi. Eğer Üstadımız en büyük müçtehid olsa mezhepleri kaldırırdı, farklı mezhepler sebebiyle Müslümanların dini farklı yaşamasına göz yummazdı. Bir mezhebe göre haram olan bir uygulamanın diğer mezhebe göre helal olması gibi bir duruma asla bile bile müsade etmezdi Üstadımız. En büyük müçtehid olsaydı Müslümanları bu sıkıntıdan hemen kurtarırdı. Ama Üstadımız devrinde mezhepler devam etti, oysa Mehdi en büyük müçtehid olarak hiçbir mezhebe tabi olmayacak, mezhepleri kaldıracak inşaAllah.

“… hem en büyük bir müceddid…” Üstadımız yaşadığı devrin müceddidiydi ama “en büyük müceddid” değildi.

“… hem hakim…” Üstadımızın tüm hayatı çileler içinde geçti. Hakim olmadı, şerefle hep mahkum oldu.

“… hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u azam olarak bir zat-ı nuraniyi…” dikkat edelim, Üstad “bir zat-ı nurani” diyor, tek bir insandan bahsediyor.

“… gönderecek…” = “geldi” demiyor Üstadımız “gönderecek” diyor. İleride, kendisinden sonra ki bir zamandan bahsediyor.

“… ve o zat da…” Üstadımız bir kez daha “zat” diye özellikle vurguluyor. “Mehdi sahş-ı manevi olacak” demiyor, “bir sahış olacak” diyor.

“… ehl-i beyt-i Nebeviden…” yani Peygamberimiz (sav)’in soyundan.

Demek ki Mehdi en büyük müceddid, en büyük müçtehid, hem hakim, hem mürşid, hem kutb-u azam olacak ve fitnelerin tamamen son bulmasına vesile olacak inşaAllah. Şahs-ı manevinin en büyük müçtehid, en büyük müceddid ve kutb-u azam olması mümkün değil. Bu izahlar Hz. Mehdi (a.s.)’ın şahıs olacağının net delili inşaAllah. “Mehdi Bediüzzaman’dır” diyenlere de Üstadımızın bu sözleri tam bir cevaptır.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri sözün devamında da İslam aleminin zulmünün Hz. Mehdi vesilesiyle son bulacağını, bunun Allah’ın vaadi olduğunu ve mutlaka gerçekleşeceğini şöyle anlatıyor;

“… Cenab-ı Hakk, bir dakika zarfında beyn-es-sema vel-arz alemini…” yani yerle gök arasındaki alemini.

“… bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtnılarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin numunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelal…” her şeye muktedir olan yüce Allah.

“… Hz. Mehdi ile de, alem-i İslam’ın zulümatını dağıtabilir. Ve vaadetmiştir, vaadini elbette yapacaktır…” yani zulümatını, zulüm devrini, karanlığını.

Demek ki İslam aleminin çektiği acılar Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle son bulacak. Üstadımız devrinde bu acılar son bulmamıştı hatta katlanarak artmıştı. Öyleyse “Üstad Mehdi’dir” diyenler doğru söylemiyor. Ayrıca Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Allah’ın dilediği takdirde Mehdi vesilesiyle zulmü bitirmesinin ne kadar kolay olduğunu da vurguluyor. Bu da Mehdiyet’i ve İslam ahlakının dünya hakimiyetini zor ve uzak görenlere en güzel cevaptır inşaAllah.

bediuzzaman said nursi muceddid ahir zaman

bediuzzaman said nursi ahir zaman fesadi zamaninda zat

Video: http://www.youtube.com/watch?v=xUCKFW98kCY

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste BediüzzamanSaid Nursi Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Bediüzzaman Said Nursi: Mehdi talebeleri 2010 yılında küfre karşı fikri mücadele yapacak

bediuzzaman said nursi mehdi talebeleri zulumat

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin 2010 yılında küfre karşı fikri mücadele yapacağını bildiriyor;

“Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli “lamlar” ve “mimler” ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi’nin Şakirtleri olabilir.” (Şualar, 605)

Açıklama:

“…Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli “lamlar” ve “mimler” ikişer sayılsa…” Üstadımız Tevbe Suresi’nin 32. ayetinden bir ebced hesabı tarif ediyor ve ayetin ilgili bölümündeki harflerden “şeddeli lamlar ve mimi ikişer kez sayın” diyor.

“… bundan…” yani ebced hesabına göre şeddeli lamları ve mimi ikişer kez saydıktan sonra çıkan tarihten, ki ebced hesabı bu şekilde yapıldığında 1910 tarihi çıkmaktadır.

“… bir asır sonra…” 1910’dan bir asır sonra yani 2010’da.

“…zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi’nin Şakirtleri olabilir…” demek ki zulümat Hz. Mehdi devrinde yani Bediüzzaman Said Nursi’den sonra dağılacak. Dinsizliğin son bulmasına Hz. Mehdi (a.s.) vesile olacak inşaAllah.

“…şeddeli “lamlar” ve “mimler” ikişer sayılsa…” Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri burada Tevbe Suresi’nin 32. ayetinin ebced hesabından bahsediyor ve hesabın şeddeli lamlar ve mim ikişer sayılarak yapılmasını söylüyor. Ayetin, şeytandan Allah’a sığınırım; “Allah’ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor” cümlesinde yer alan şeddeli lamlar ve mimi ikişer kez saydığınızda ayetin ebced değeri 1910 yapmaktadır. “…bundan bir asır sonra…” 1910’dan bir asır yani 100 yıl sonrası ise 2010’dur. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın bizzat başlarında bulunarak talebeleriyle birlikte faaliyet yapacağı tarih olarak bildirdiği tarih görüldüğü gibi 2010 senesidir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri kendi döneminde zulümatın dağıtılmadığını, kendisinden bir asır sonra gelecek olan Hz. Mehdi (a.s.) ve talebelerinin zulümatı dağıtacak şahıslar olduğunu açıkca bildirmiştir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu kadar açık tarih vermişken “Mehdi Bediüzzaman’dı, o da geldi geçti” demek samimi bir davranış değildir inşaAllah.

bediuzzaman said nursi sikke-i tasdik-i gaybi mehdi

Video: http://www.youtube.com/watch?v=44zG_q__qoA

İsa Mesih (as), Hz. Mehdi (as) ve İttihad-ı İslam: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/102748/

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi fethullah gulen abdulkadir badilli adnan oktar mehdi seyyid

1. Risale-i Nur’da Mehdiyet’in Anlatıldığı Bölümler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12461/

2. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. İsa (as)’ın Bizzat Şahsının, Kendisinden Sonra, Hz. Mehdi (as) Döneminde Nüzul Edeceğini Anlatıyor: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12531/

3. Hutbe-i Şamiye’de Baştan Sona İttihad-ı İslam ve İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti Anlatılır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12532/

4. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Haber Verdiği Tarihler: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12462/

5. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam Birliği Hakkındaki Sözleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12463/

6. Allah Müslümanlara Birlik  Olmayı Emretmiştir, Birlik  Olmak Farzdır:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12464/

7. Ahir Zamanın İmanı ve Aklı Zayıf, Enaniyetli Din Alimlerinin Özellikleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12533/

8. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 1: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13745/

9. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 2: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/13842/

10. ”Hz. İsa (as) İnmeyecek, Hz. Mehdi (as) Gelmeyecek” Diyen Bazı Kimselerin İddialarına Cevaplar – 3: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/14079/

11. İman Zafiyetine Karşı; Mehdiyette İman Hakikatlerinin Önemi:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12466/

12. İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden Bazı Kuran Ayetleri:http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12534/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/102748/Isa-Mesih-(as)-Hz-Mehdi-(as)-ve-Ittihad-i-Islam/chapter/12468/

NURCULUK: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/149384/Nurculuk

ahmet akgunduz bediuzzaman said nursi seyyid secere adnan oktar

Önsöz: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13811

1. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Bundan Bir Asır Sonra” Dediğinde 1977 Yılından Değil 2010 Yılından Bahsetmektedir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13812

2. Hz. Mehdi (As)’In Sakalının Olmayacağı Ve Peygamberimiz (Sav)’İn Hadiste BediüzzamanSaid Nursi Hazretleri’nin İsmini Müjdelediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13813/

3. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hicri 13. Yüzyılın Müceddidir, Ama Ahir Zamanın En Büyük Müçtehidi Ve En Büyük Müceddidi Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13814/

4. Hz. Mehdi (As)’In “Hakim” Olmasının Manası “Filozof” Olması Değil, Tüm Dünyada Adalete Vesile Olmasıdır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13815/

5. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Seyyid Olduğu Ve Mahkemelerden Çekindiği İçin Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13816/

6. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak” Dememiştir, “Allahualem, Hicri 1545′de Kıyamet Kopacak” Demiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13817/

7. Hz. İsa (As), “Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir” İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)’In Hz. Mehdi (As)’In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14008/

8. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As) İçin “Zat” Dediğinde Bir Şahıstan Bahsetmektedir, Şahsı Maneviden Değil: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14009/

9. Hz. Mehdi (As), Allah’a Teslim Olmuş Salih Bir Kul Olarak İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olacaktır: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14010/

10. Hz. Mehdi (As) 3 Görevi Birlikte Yapacaktır, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hz. Mehdi (As)’In 3 Görevini Birden Yerine Getirmemiştir:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14011/

11. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Hz. Mehdi (As)’In Kendisine Program Edineceği Bir Eserden” Bahsetmektedir. Eğer İddia Edildiği Gibi Üstadımız Mehdi İse, Söz Konusu Bu Eser Nedir? Bediüzzaman Hazretleri Hangi Eseri Kendisi Hazır Bir Program Edinmiştir?:http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14012/

12. Bediüzzaman Hazretleri, Risale-İ Nur’da 8 Ayrı Yerde, Hz. Mehdi (As)’In Çıkış Tarihinin Hicri 1400′ler Olduğunu Bildirmiştir: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/14013/

Evrim Yanılgısı: http://harunyahya.org/tr/books/149384/Nurculuk/chapter/13824/

http://www.risaleinurkulliyati.com/

http://www.risaleinurtastamam.com/

http://www.bediuzzamansaidnursi.net

http://www.bediuzzamanvemehdi.com

Abdülkadir Molla’nın idamı ve alınacak dersler – Harun Yahya (Adnan Oktar)

adnan oktar abdulkadir molla idam banglades

Dünyada İslam karşıtlığına yol açan gerçek İslam değil bağnazlıktır

Bugün tüm dünyada ‘İslamofobi’ adı altında yaşanan korku, aslında gerçek İslam dinine karşı değil, bağnazlığa karşı duyulan korkudur. Aynı korku Müslüman ülkelerin kendi içindeki, farklı görüşler arasında da yaşanmaktadır. Müslüman yönetimler dahi, kendi halkları içerisinde radikal grupların gelişmesine karşı ciddi bir teyakkuz ve temkin ile yaklaşmaktadırlar. Bu nedenle de, böyle bir ihtimal dahi söz konusu olduğunda, durumu baskı ve şiddet ve zor kullanarak kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.

Bangladeş’te yaşananlar Müslümanların Kuran ahlakını tam olarak yaşamamasının sonucudur

İşte bugün Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerinden Abdul Kadir Molla’nın ömür boyu hapis yerine, idam cezasıyla karşılık görmesi de, yine bu radikal gruplara ve bağnazlığa karşı duyulan tedirginliğin bir sonucudur. Dolayısıyla İslam’ı doğru algılayan samimi Müslümanlar, hem dünyaya hem de kendi coğrafyalarındaki halklarına İslam’ın gerçek yüzünü biran önce tanıtmakla sorumludurlar. Aksinde dünyanın bir çok ülkesinde, dindar kimselere yapılan bu gibi zulümlerin sayısı giderek artabilir.

Müslümanlar zorluklar karşısında birbirlerine destek olmalıdırlar

Vicdan ve Hamiyet-i İslamiye duyguları, inanan bir insanı, şahit olduğu bir zulüm karşısında  sessiz kalamayacağı şekilde harekete geçirir. Yaşanan zulüm ve haksızlığı durdurabilmek için elinden gelen her şeyi yapar. Sesini duyurabileceği her imkanı kullanır ve var gücüyle o mazlum insanlara destek olmaya, onlara yardım ulaştırmaya çalışır.

İşte bizler de Allah’tan korkan Müslümanlar olarak, bu yüzden Bangladeş’te Abdul Kadir Molla’ya karşı yapılan zulmü engellemeye ve oradaki mazlum Müslümanların sesini tüm dünyaya duyurmaya çalıştık. Gerek sosyal medyadan gerekse siyasi yollarla Türk milleti olarak, Bangladeş’teki yardıma muhtaç Müslümanların sesini duyurup, zulmü durdurmanın yollarını aradık.

“Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz”

Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, “Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz” (Buhari, cilt 5, s. 2261) diye bildirmiştir.

Kuran’da ise, “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin…” (Hucurat Suresi, 10) buyrulmuştur. Bangladeş gibi Müslüman bir ülkede, inanan insanların Müslüman kardeşlerinin kanını dökmeleri, Kuran ahlakına göre asla kabul edilebilir değildir.

Müslümanlar hatalara karşı hoşgörülü, şefkatli ve affedicidirler

Ve Müslümanın en önemli özelliklerinden biri, insanlara karşı affedici, şefkatli ve merhametli bir tavır içerisinde olmasıdır. Her insan hata yapabilir. Önemli olan bu hataları tekrarlamamak ve bunlardan yola çıkarak iyi ve güzel olana ulaşabilmektir. Bangladeş halkı da, geçmiş yıllarda yaşanan olayların değerlendirmesini yaparken, intikam alma gözüyle değil, hoşgörüyle bakarak merhamet ve affediciliği esas alarak hareket etmelidir. Allah Kuran’da, hatalar karşısında “affetmenin her zaman daha hayırlı olduğunu” bildirmiştir. Bu nedenle Bangladeş hükümeti de, ülkesindeki yargılamalarda ve ceza kararlarında da, Kuran’da bildirilen bu üstün ahlak anlayışını unutmamalıdır.

Allah, Müslümanların zorlukları birlik olarak yenebileceklerini bildirmiştir

Sadece Bangladeş halkının kendi içinde muhalefeti bırakıp kardeşçe yaşaması değil, dünyadaki tüm Müslümanların Allah’ın bildirdiği bu farzı yerine getirip birlik olmaları gerekir. Çünkü Rabbimiz, “Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, BİRLİK OLUP KARŞI KOYANLARDIR.” (Şura Suresi, 39) ve“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, SANKİ BİRBİRLERİNE KENETLENMİŞ BİR BİNA GİBİ SAF BAĞLAYARAK MÜCADELE EDENLERİ sever.” (Saff Suresi, 4) diye bildirmiştir.

Ve Allah, “Eğer siz bunu yapmazsanız (BİRBİRİNİZE YARDIM ETMEZ VE DOST OLMAZSANIZ) yeryüzünde bir fitne ve BÜYÜK BİR BOZGUNCULUK (FESAT) OLUR.” (Enfal Suresi, 73) sözleriyle, eğer Müslümanlar birlik olmaz, birbirlerini desteklemezlerse, o zaman dünyada zulmün, kargaşanın, acıların, savaşların, çatışmaların kan dökücülüğün hakim olacağını bildirmiştir. Allah’ın “…ÇEKİŞİP BİRBİRİNİZE DÜŞMEYİN, çözülüp YILGINLAŞIRSINIZ, GÜCÜNÜZ GİDER…” (Enfal Suresi, 46) ayetiyle hatırlattığı gibi, böyle bir durumda Müslümanların haksızlıklar karşısında güçsüz kalıp mağlup olacaklarını hatırlatmıştır.

Müslümanların güç birliği oluşturması çok kolaydır; zor görülmemelidir

Müslümanların dünyadaki haksızlıklara karşı güç birliği oluşturup birlik ruhu içerisinde, tek ses olarak hareket etmeleri aslında çok kolaydır. Pek çok Müslüman bunu gözünde büyütmekte, olası senaryolar üreterek böyle bir birliği zor görmektedir. Kolaylıkla aşılabilecek konular, büyük engeller gibi değerlendirilerek harekete geçilmemektedir. Küresel dengelerin, çıkar çatışmalarının, sosyal, siyasi, ekonomik ya da kültürel farklılıkların, böyle bir birliği olanaksız kılacağı düşünülmektedir. Oysa ki ortada ne zor ve ne de karmaşık olan hiçbir şey yoktur. Bu zaten, her vicdanın severek tasdik edeceği insani bir dayanışma birliğidir.

Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışma, dünyanın diğer ülkelerine de büyük konfor sağlayacaktır

Böyle bir birlik dünya üzerindeki her din, her inanç ve her düşünceden insanın da rahat yaşamasını sağlayacak büyük bir konfordur. Dünyanın çok geniş bir coğrafyasına yayılmış ve çok geniş bir nüfusa sahip olan Müslümanların sevgi ve kardeşlik ruhu içerisinde yaşamaları, dünyanın her yerine barış, huzur, adalet, hoşgörü, merhamet ve affediciliği hakim kılacaktır.

Bu yazının orjinali Malezya Islam Partisi’nin gazetesi olan Harakah Daily News’de yayınlanmıştır:

http://en.harakahdaily.net/index.php/berita-utama/world/8250-mullahs-execution-and-lessons-to-learn.html

Türk İslam Birliği’ne Çağrı
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/734/Turk-Islam-Birligine-Cagri
adnan oktar turk islam birligine cagri harun yahya kitap