Evrim teorisi savunucusu Ayşe Hür hanım bize böyle delil getirebilir mi?

ayse hur evrim teorisi oteki gundem fosil

Ayşe Hür bize böyle delil getirebilir mi?
Video: http://www.youtube.com/watch?v=34MKACfQJ5U

Evrimcileri Korkutan Fosiller Yaratılışın En Büyük Delillerindendir;
http://harunyahya.org/tr/Makaleler/149759/

Bulunan her fosil, evrimi yıkan bir delildir. Bulunan her bir yaşayan fosil örneği, Darwinistlerin yaşamlarını adadıkları sahte teoriyi yok edecek güçtedir.

Evrim teorisi çürütülüyor – Evrimin Fosillere Yenilişi http://harunyahya.org/tr/books/3800/
evrim teorisi kitap harun yahya adnan oktar

Protein Mucizesi: http://www.harunyahya.org/tr/Kitaplar/912/
evrim teorisi kitap protein mucizesi harun yahya adnan oktar

Tek bir proteinin varlığı evrimi yıkmıştır. Darwinistler istedikleri kadar içi formüllerle dolu aldatıcı kitaplar yazsınlar, istedikleri kadar sahte fosiller oluştursunlar, Yaratılışa dair bilimsel delillere istedikleri kadar demagojik saldırılarda bulunsunlar, istedikleri kadar her tarafa hayali çizimlerle doldurdukları kartondan afişler yapıştırıp bunu evrim sergisi diye tanıtıp dursunlar, gülünç duruma düşmekten kurtulamamaktadırlar. Çünkü Darwinistler daha TEK BİR PROTEİNİN NASIL MEYDANA GELDİĞİNİ BİLE AÇIKLAYAMAMAKTADIRLAR.

Canlıların en temel yapıtaşı olan proteinin tek başına ortaya çıkma ihtimali SIFIRDIR. Çünkü bir proteinin oluşması için 100 KADAR PROTEİNİN o sırada o bölgede zaten hazır bulunması ŞARTTIR. Bu olağanüstü komplekslikteki yapının muhteşem detaylarına girmeye bile gerek yoktur. Başka proteinler olmadan bir proteinin oluşmayacağı gerçeği –tek başına- DARWİNİZM’İ EN TEMELİNDEN YERLE BİR ETMEKTEDİR. Evrimcilerin tek bir protein karşısındaki hezimeti bununla bitmez.

Ayrıca,

Tek bir proteinin oluşması için DNA gerekir
Protein olmadan DNA oluşamaz
DNA olmadan protein oluşamaz
Protein olmadan protein oluşamaz
Protein yapımında görev alan proteinlerin bir tanesi bile eksik olsa protein var olamaz
Ribozom olmadan protein oluşmaz
RNA olmadan protein oluşmaz
ATP olmadan protein oluşmaz
ATP’yi üretecek mitokondri olmadan da protein oluşmaz.
Hücre çekirdeği olmadan protein oluşmaz
Sitoplazma olmadan da protein oluşmaz
Hücredeki organellerden bir tanesi eksik olsa protein oluşamaz
Hücredeki bütün organellerin var olması ve çalışması için de proteinler gereklidir
Bu organeller olmadan da hiçbir şekilde protein olmaz.
​Kısacası,

BİR PROTEİNİN VAR OLMASI İÇİN HÜCRENİN TAMAMI GEREKİR. Hücre, bugün incelediğimiz ve çok az bir kısmını anlayabildiğimiz mükemmel kompleks yapısı ile var olmadığı sürece, TEK BİR TANE BİLE PROTEİN MEYDANA GELEMEZ.

Evrim teorisini çürüten 2.5 milyon yıllık ceviz fosili

evrim teorisi ceviz fosili adnan oktar

Canlılar hiçbir şekilde evrim geçirmemiş, Allah tarafından yaratılmışlardır.

Bugünkü fosilimiz bir ceviz fosili. Hepimizin bildiği, günümüzde de birçok insanın tanık olduğu, faydalı, içinde büyük miktarda kalsiyum da bulunduran bir kuruyemiş de diyebiliriz, ceviz. Bu fosil 2,5 milyon yaşında. Hollanda’da Maas Nehri yataklarında bulunmuş bir fosil. Resimde ayrıntıları net bir şekilde görebilirsiniz, çok narin bir fosil bu. Çünkü, “neden narin?”… çok nadir bulunabiliyor bitki fosilleri, ceviz de kabuğu nispeten daha sert olmasına rağmen belki biraz daha fosilleşmeye yatkın bir fosil ama neticede yumuşak doku olduğundan dolayı fosilleşmesi neredeyse imkansız diyebiliriz. Fakat Allah’ın hikmeti, yumuşak dokuların da fosilleşmesine olanak sağlayacak olan bir fosilleşme türü var. Onun da adı karbonizasyon. Yani kömürleşme reaksiyonu olarak da adlandırılan veya genel olarak bilinen bir yöntemle veya bir yolla neredeyse hiç içerisinde oksijen bulunmayan ve çürükçül bakterilerin de olmadığı bir yerde sıkışıp ani oksijenden kesilmesi sonucunda böyle bir reaksiyon sonrasında oksijenle irtibatı kesilip yeryüzünün alt katmanlarına doğru giderek orada kömürleşme reaksiyonu esnasında böyle fosili çıkartılıyor. Biraz daha beklemiş olsa belki organik yakıtlardan birisi olacaktı. Fakat enteresan olan bütün ayrıntılarıyla yani cevizi bize simgeleyen onun kabuğundaki girinti ve çıkıntıların fosilde de bütün ayrıntısıyla görülebiliyor olması evrimcilerin kendi hayal mekanizmalarıyla üretmiş oldukları hezeyanları sıfıra indirmektedir. Çünkü fosil evrim teorisine göre evrim teorisi denildiğinde en önemli bilimsel kaynağı teşkil eder. Paleontoloji bugün bize 400 milyona yakın tür tahini ve yaş tahini yapılmış fosil sunmaktadır. Resimde görmüş olduğumuz ceviz ve geriye kalan 400 milyon tane kataloglanmış olan fosil bize evrim teorisinin öne sürdüğü bir türün ortak bir atadan yavaş gelişmelerle zaman içerisinde değiştiği düşüncesini tamamen ortadan kaldırmaktadır. Çünkü bulunan tüm fosiller günümüzde yaşayan türünün kendisiyle yani şekil olarak aynısı, eğer hala yaşıyorsa, veya soyu tükenmiş bir canlıysa bulunan en genç fosiliyle aynı şekli bize göstermektedir. Dolayısıyla Charles Darwin’in bundan 150 yıl önce iddia ettiği gibi canlılar yavaş gelişmelerle başka türlere dönüşmüyor, onlar Allah’ın yaratmasıyla aniden ve tastamam olacak şekilde varolup asla ve kat’a hiçbir değişiklik yani başka bir türe doğru hiçbir yönelme göstermemişlerdir. Resimde görmüş olduğunuz ceviz ve diğer 400 milyon ve toprağın altındaki milyarlarca fosil hep bir ağızdan “bizi Allah yarattı, evrim hiçbir zaman olmadı” demektedir.

Video: http://www.youtube.com/watch?v=pbWJjg2wdis
FOSİL NO: SP3916
YAŞ: 2.5 milyon yıllık
DÖNEM: Pliosen
BULUNDUĞU YER: Maas Nehri yatakları, Beers, Hollanda
Kaynak: http://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/143309/ceviz-fosili-2.5-milyon-yillik-pliosen-river-maas-yataklari-beers-hollanda

Ücretsiz kitap: Yaratılış Atlası – Cilt 4
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/116028/Yaratilis-Atlasi—Cilt-4

yaratilis atlasi recep tayyip erdogan

Evrimin Fosillere Yenilişi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/3800/Evrimin-Fosillere-Yenilisi
evrim teorisi kitap harun yahya adnan oktar

Uçan balık fosili evrim teorisini alt üst etti

ucan balik evrim teorisi adnan oktar

Bilim, tüm canlıları Allah’ın yarattığını gözler önüne sermektedir.

Canlıların aşamalı olarak gelişmediklerini, yani evrim geçirmediklerini gösteren bir diğer delil de, resimdeki uçan balık fosilidir. Bu fosil, günümüzde yaşayan uçan balıklar gibi, Exocoetidae sınıfına aittir. 95 milyon yıl önce yaşayan uçan balıkların, günümüzdeki uçan balıklardan hiçbir farkı yoktur. Söz konusu balıklar, kanatımsı çıkıntılara ve uzun bir kuyruğa sahiptirler ve bu sayede su üzerinde, uçar gibi hareket edebilirler.

FOSİL NO: SF0060
YAŞ: 95 milyon yıllık
DÖNEM: Kretase
BULUNDUĞU YER: Hjoula, Lübnan
Kaynak: http://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/123269/ucan-balik-fosili-95-milyon-yillik-kretase-hjoula-lubnan

Ücretsiz kitap: Evrimin Fosillere Yenilişi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/3800/Evrimin-Fosillere-Yenilisi
evrim teorisi kitap harun yahya adnan oktar

Evrim teorisini perişan eden 23-5 milyon yıllık denizatı fosili

evrim teorisi fosiller fosil cagatay tarhan adnan oktar

 

Tüm canlıları yaratan Allah’tır.

Syngnathidae familyasına dahil olan denizatları, milyonlarca yıldır değişmeyen yapılarıyla evrim teorisine meydan okuyan canlılardan biridir. Resimde görülen denizatı fosili 23-5 milyon yaşındadır ve günümüzde yaşayan denizatlarının aynısıdır.

FOSİL NO: SF0036
YAŞ: 23-5 milyon yıllık
DÖNEM: Miosen
BULUNDUĞU YER: Marecchia Oluşumu, İtalya
Kaynak: http://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/123194/denizati-fosili-23-5-milyon-yillik-miosen-marecchia-olusumu-italya

Ücretsiz kitap: Evrimin Fosillere Yenilişi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/3800/Evrimin-Fosillere-Yenilisi
evrim teorisi kitap harun yahya adnan oktar

8.6 milyon yıllık tilki kafatası fosili evrim teorisini çürütüyor

evrim teorisi fosiller ender helvacioglu ergi deniz ozsoy harun yahya

Yeryüzünde yaşayan gelmiş geçmiş tüm canlılar Allah tarafından yaratılmışlardır.

Evrimciler, insanın sözde maymundan türediğini öne sürerken, birtakım kafataslarını kendilerince delil olarak ortaya koyarlar. Soyu tükenmiş maymunlara ya da geçmişte yaşamış farklı insan ırklarına ait olan bu kafatasları üzerine yazılan senaryolar, birer aldatmacadan ibarettir. Tarih boyunca yaşamış hiçbir canlının genel anatomisinde veya kafatası yapısında bir değişiklik olmamışken, maymunların sözde böyle bir süreçten geçtikleri iddiası gerçek değildir. Örneğin tilkilerin kafatasları, resimdeki 8.6 milyon yıllık tilki kafatası fosilinin de gösterdiği gibi, hiç değişmemiştir. Tilkiler, günün birinde zekalarını daha da geliştirmeye karar verip, kafatası hacimlerini genişletmemiş, yapılarını değiştirerek bir başka canlıya dönüşmemişlerdir. Tilkiler hep tilki, kurtlar hep kurt, aslanlar hep aslan, maymunlar hep maymun olmuşlardır. Somut bulguların ortaya koyduğu gibi, canlıların birbirinden türediği, insanın atasının sözde maymun olduğu iddiası büyük bir yalandan ibarettir.

FOSİL NO: SM1133
YAŞ: 8.6 milyon yıllık
DÖNEM: Miosen
BULUNDUĞU YER: He Zheng, Gan Su, Çin
Kaynak: http://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/126079/tilki-kafatasi-fosili-8.6-milyon-yillik-miosen-he-zheng-gan-su-cin

Ücretsiz kitap: Evrimin Fosillere Yenilişi
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/3800/Evrimin-Fosillere-Yenilisi
evrim teorisi kitap harun yahya adnan oktar

Evrim teorisini temelden yıkan soru: Cansız moleküller – Adnan Oktar

Aslında evrim teorisi daha yolun en başında, yani “hayat nasıl başladı?” sorusu karşısında çökmüştür. Fosiller veya türlerin oluşumu hakkında sayısız spekülasyonlar yapan, sayfalarca hikayeler anlatan evrimciler, “Hayat nasıl başladı?” sorusu karşısında hayali senaryolar dahi üretemeyerek, tamamen sessizliğe bürünmektedirler. Çünkü tek bir protein molekülünün dahi kendiliğinden, tesadüfler sonucunda nasıl meydana geldiğini açıklamalarına imkan yoktur; cansız moleküllerin nasıl olup da canlı bir organizmaya dönüştüğü sorusuna verebilecekleri bir yanıt bulunmamaktadır.

Evrimcilerin en güvendikleri kaynak olan Nature dergisinin online sayfasında, 13 Şubat 2012 tarihli, Brian Switek imzalı bir yazıda bu çaresizlikleri şöyle ifade edilmektedir:

Hayatın nasıl başladığı doğanın en kalıcı gizemlerinden biridir. Fosiller ve biyolojik ipuçlarına bakarak bilim adamları ilk hücrenin yeryüzünde dört milyar yıl önce ortaya çıktığını tahmin etmektedirler.  Ancak ortaya çıkışlarını tam olarak neyin katalize ettiği konusu anlaşılmaz kalmıştır.

Hayatın kökenine dair araştırmalar yapan bilim adamları, yaklaşık 50 yıl önce ilk başarısız deneyini gerçekleştiren Stanley Miller’dan daha fazla bilgi edinmiş değiller.

Fizik profesörü ve yazar Paul Davies bu konuya Beşinci Mucize: Hayatın Kökeni ve Anlamı Araştırması adlı kitabında şöyle yer vermektedir:

Bu kitabı yazmaya başladığımda bilimin hayatın kökeni gizemini çözmeye yaklaştığına inanmıştım… Fakat bu alanda bir-iki sene araştırma yaptıktan sonra şu anda anlayışımızda müthiş büyük bir boşluk olduğu kanaatindeyim… Anlayışımızdaki bu boşluk sadece belli teknik detaylar hakkındaki cehaletimiz değil; önemli bir kavramsal boşluk. [i]

Colorado State Üniversitesi’nden hücre biyoloğu Franklin Harold da hayatın kökeni konusunun “bilimin çözülmemiş gizemlerinden” biri olduğunu söylemektedir. [ii]

Harvard Üniversitesi biyologlarından Andy Knoll ise, hayatın kökeninin evrim teorisi ile açıklanamadığını şöyle kabul etmektedir:

Eğer Yeryüzündeki yaşamın derin tarihi, kökeni, bugün çevremizde gördüğümüz biyolojiyi oluşturan aşamalar hakkında bildiklerimizi özetlemeye çalışırsak, burada net bir görüntümüz olmadığını itiraf etmek durumundayız sanırım. Yaşamın bu gezegen üzerinde nasıl başladığını bilmiyoruz. Tam olarak ne zaman ve hangi koşullar altında başladığını bilmiyoruz. [iii]

Bu açıklamalar, konuyu gazetelerden veya TV programlarından takip eden insanları şaşırtmaktadır. Çünkü insanların büyük bir kısmı, hatta bunun içinde bilim adamları da bulunmaktadır, evrim teorisinin hayatın kökenine dair bir açıklaması olduğunu zannetmektedir. Hatta haber programlarında veya gazete köşelerinde fikirlerine yer verilen, evrim teorisini ateşli bir şekilde savunan bazı “acemi evrimciler”, evrim teorisinin ilk canlılığın nasıl oluştuğunu açıkladığını iddia etmekte, hatta bunun örneklerini laboratuvarda her gün gördüklerini söyleyecek kadar ileri gidebilmektedirler. İşte bu kişiler, hiçbir bilimsel delile dayanmadan, evrim teorisini körü körüne, ideolojik nedenlerle savunan, bilim ve akılcılıktan uzak kimselerdir. Oysa evrim teorisinin,  cansız atomların nasıl olup da canlandığına, canlı organizmalara nasıl dönüştüklerine dair en küçük bir açıklaması yoktur. Evrimciler de bunu gayet iyi bilmekte, ancak büyük çoğunluğu bu gerçeği itiraf edememektedir. Özellikle Türkiye’deki evrimciler uğradıkları hezimetin şiddetiyle, tamamen gerçekten uzak iddialarla teorilerini savunma gayretine girmektedirler.

Paul Davies, halkın bu gerçekten neden habersiz olduğunu, bilim adamlarının evrim teorisinin hayatın kökenini açıklamaktan çok uzak olduğunu neden ifşa etmediklerini şöyle açıklamaktadır:

Kapalı kapılar arkasında kafalarının karıştığını açık açık kabul etmelerine rağmen pek çok araştırmacı halka hayatın kökeninin hala anlaşılamadığını söylemekten rahatsızlık duyuyor. Bu rahatsızlıklarının iki nedenden kaynaklandığı görülüyor. Öncelikle bunun dini açıklamalara….  kapı açtığını hissediyorlar. İkincisi cehaletlerini açık açık kabul ederlerse ellerindeki fonları kaybedeceklerinden endişeleniyorlar.  

Davies’in de belirttiği gibi, cansız atomların şuursuzca, tesadüfler sonucunda bir araya gelerek canlılığın en küçük yapıtaşları olan proteinleri dahi meydana getirmelerinin imkansızlığının farkında olan evrimciler, hayatı üstün bir Akıl ve İlim sahibi olan Allah’ın yarattığı gerçeğini gizleyebilmek için yaptıkları araştırmaların başarısızlıklarını insanlardan saklamaktadırlar.

Darwin de, Türlerin Kökeni adlı kitabında sözde türlerin birbirlerine nasıl evrimleştiklerine dair spekülasyonlar üretmiş olmasına rağmen, ilk canlılığın nasıl başladığına dair spekülasyon dahi üretememiş, hayatın kökeniyle ilgili bir kitap veya makale yazmamıştır.

Darwin’den sonra da hiçbir evrimci canlılığın ilk olarak nasıl başladığını, ilk hücrenin, hatta ilk proteinin dahi tesadüfler sonucunda kendiliğinden nasıl oluşabildiğine dair bir açıklama getirememiştir.

Günümüzde evrim teorisinin en önde gelen savunucularından olan Richard Dawkins dahi, ilk proteinin tesadüfen oluşmasının elbette ki imkansız olduğunu itiraf ederek, yaşamın uzayda bir yerde, ÜSTÜN BİR AKIL tarafından yaratıldığını söylemektedir.

Bir bilim adamının, proteinler gibi olağanüstü komplekslikteki bir Yaratılış harikasını “uzaylıların yaptığı” gibi akıl almaz bir iddiayla ortaya çıkması, elbette ki Darwinist bilim dünyası açısından içler acısıdır. Fakat çok daha mantıksız bir iddianın –tesadüflerin- savunuculuğunu yapmaktansa, canlı varlıkların uzayda üstün bir akıl tarafından var edildiği iddiasını savunmak, Dawkins’in gözünde de Darwinizm’in bittiğinin göstergesidir. Zaten eldeki muhteşem Yaratılış delilleri karşısında hala Darwinizm’i savunuyor olmak aklı başında ve dürüst bir insan için mümkün değildir.
“İlk canlı organizma çok basitti” iddiası nasıl çürüdü?

Yukarıdaki satırlarda da bahsettiğimiz gibi, evrimciler, ilk canlılık nasıl oluştu sorusuna bilimsel bir yanıt veremezler; ilk canlılığın sözde “ilkel”, “basit” yapılı bakteriler olduğunu söyleyerek, sanki cansız maddelerin tesadüfler sonucunda bir araya gelip bu sözde ilkel organizmaları oluşturmalarının çok kolay olduğu izlenimi oluşturmaya çalışırlar.

Ne var ki, biyokimya, moleküler biyoloji, genetik gibi alanlardaki hızlı gelişmeler, evrimcilerin bu iddialarının da bilimsel hiçbir tutarlılığı ve geçerliliği olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Örneğin bazı bilim adamları, genom araştırmaları kapsamında, yaşam için gereken minimum gen gerekliliğini hesaplayan çalışmalar yaptılar. Yani bir organizmanın canlı özelliği kazanması için en az kaç proteine veya hangi kimyasal süreçlere ihtiyacı olduğunu hesapladılar. Bu araştırmacıların büyük bir kısmı, kendilerince, ilk canlı organizmanın aslında kompleks olmasına gerek olmadığını, tesadüfen oluşabilecek kadar “basit” özelliklere sahip olduğunu göstermeyi umdular. Ne var ki elde ettikleri sonuçlar bu umutlarını da yok etti. Yaşam için gereken minimum özelliklerin dahi son derece kompleks ve tesadüfen elde edilemez olduğunu bir kez daha gördüler.

Söz konusu bilim adamları öncelikle en az kompleksliğe sahip olduğu bilinen prokaryot (tek hücreleri) canlılara yöneldiler. Biyokimyacılar, bir organizmanın genom büyüklüğünü o türün kompleksliğinin ölçümü için kullanmaktadırlar. (Genom, DNA’nın nükleotid dizileri (harfleri) ile yazılmış organizmanın tüm kalıtımsal bilgisidir.) Bir organizmanın genomunda bulunan bilgiler, hücredeki makinaların protein yapmak için kullandıkları talimatlardır.

Proteinler, hücrenin hem yapısında hem de tüm işlevlerinde yer alırlar. Bir organizmada bulunan proteinlerin sayısını ve türünü belirlemek, biyokimyacılara bu organizmanın yapısı, işlevleri ve dolayısıyla kompleksliği hakkında önemli bilgiler verir.

Prokaryotlarda genellikle bir gen bir protein üretir. Bu nedenle prokaryotların genomunda bulunan genlerin sayısı ve türü, bu organizmada bulunan proteinlerin sayısını ve türünü bize verir. Ve bu ilişki nedeniyle genom büyüklüğü, bir prokaryot hücrenin biyolojik kompleksliğinin önemli bir kriteridir.
Yaşam için gerekli olan minimum komplekslik

Biyokimyacılar, yaşamın minimum kompleksiliğini anlamak için tespit edilen genom dizilerine baktılar ve bugüne kadar tespit edilen en az kompleksliğe sahip organizmanın Pelagibacter ubique adlı bakteri olduğu belirlendi. Bu bakteri 1354 gen ürününe, yani protein, ribozomal ve transfer RNA gibi fonksiyonel RNA’lara sahiptir.

Bu durumda açıkça görülmektedir ki, evrimcilerin sözde en basit organizmalar dedikleri canlılar dahi son derece komplekstirler. Yani evrim teorisinin iddia ettiği gibi, cansız maddeler kendi aralarında bir şekilde organize olup canlılığı oluşturmuş olamazlar. Evrim teorisi tek bir proteinin dahi nasıl oluştuğunu açıklayamazken, yaklaşık 1350 proteinin oluşup, bir şekilde bir araya gelip ilk canlı organizmayı oluşturduğunu açıklamak zorundadır. Bunun imkansızdan da öte olduğu son derece açıktır.

Artık bilinmektedir ki, yeryüzünde meydana gelen ilk yaşam kimyasal açıdan son derece kompleksti. Araştırmacılar hayatın en minimal formunda dahi, hücre içerisinde organize olmuş şaşılacak sayıda protein bulunduğunu keşfetmiş oldular.

Evrim teorisi tek bir proteinin daha nasıl oluştuğunu açıklayamazken, “ilkel” olduğunu iddia ettiği ilk tek hücreli canlıda bulunan yüzlerce proteinin nasıl var olduğunu ve bir araya gelerek kusursuz bir sistemi nasıl tesadüfler sonucunda oluşturabildiğini kesinlikle açıklayamaz. Kaldıki yaşam tarihi incelendiğinde en küçük genoma sahip olan Pelagibacter ubique’in yaratılmış ilk canlı olmadığını yaşama ilk başlayanların bakteriler aleminin en kompleks üyesi olarak nitelendirilen siyanobakteriler olduğu görülmektedir. Zira hayat kaynağımız oksijen ve bitkilerdeki azotun tedarikçisi olan bu bakteriler, yaşam çevriminin ilk basamağını oluşturmaktadırlar.

Evrim teorisinin içinde bulunduğu bu son derece açık açmazı daha da iyi anlamak için, tek bir protein molekülünün oluşması için hücre içinde gerçekleşen olaylar zincirini hatırlatmakta fayda vardır. Proteinleri proteinlere ürettiren bu muhteşem sistemin, sonsuz bir ilim ve akıl sahibi olan Yüce Allah tarafından yaratıldığı son derece açıktır.


[i] Paul Davies, Beşinci Mucize: Hayatın Kökeni ve Anlamı Araştırması (New York: Simon & Schuster, 1999), s. 17-18

[ii] Franklin Harold, The Way of the Cell:Molecules, Organisms, and the Order of Life (New York: Oxford University Press, 2001), 235.

[iii] Andy Knoll, PBS Nova Interview, May 3, 2004 http://www.pbs.org/wgbh/nova/evolution/how-did-life-begin.html

 

Ücretsiz Kitap: Hayatın Gerçek Kökeni
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/690/Hayatin-Gercek-Kokeni
harun yahya hayatin gercek kokeni adnan oktar evrim teorisi

Ergi Deniz Özsoy ve Ender Helvacıoğlu’na cevap: Adaptasyon bir evrim mekanizması değildir

didem urer ergi deniz ozsoy ender helvacioglu evrim teorisi

 

Didem Ürer: Adaptasyon bir evrim mekanizması değildir – Ergi Deniz Özsoy ve Ender Helvacıoğlu’na cevap. (Ne Oluyor? – CNNTÜRK – 3 Mayıs 2013)

Video: http://www.youtube.com/watch?v=CzT669lI4go

Onur Yıldız evrimcilerin yaptığı sahtekarlıkları evrimcilerin yüzüne vurdu (Ne Oluyor? – CNNTÜRK – 3 Mayıs 2013)

onur yildiz evrimcilerin sahtekarliklari sirin payzin evrim teorisi

Biyolog Onur Yıldız evrimcilerin insanları nasıl kandırdıklarını çok net bir biçimde anlattı. (Ne Oluyor? – CNNTÜRK – 3 Mayıs 2013)

Video: http://www.youtube.com/watch?v=X-E3w7fxcl8

Yaratılışçılar evrimcilere ders verdi (CNNTÜRK evrim tartışması – 3 Mayıs 2013)

cihat gundogu tesaduf evrim tartismasi CNNTURK sirin payzin

Dr. Cihat Gündoğdu: Tesadüfle bilgi oluşamaz. (CNNTÜRK evrim tartışması – 3 Mayıs 2013)

Video: http://www.youtube.com/watch?v=XnNA91vHpkI

Evrim teorisi ile birlikte Yaratılış da öğretilsin (CNNTÜRK evrim tartışması – 3 Mayıs 2013)

cihat gundogdu ergi deniz ozsoy evrim tartismasi cnnturk sirin payzin

Dr. Cihat Gündoğdu: evrim teorisi ile birlikte Yaratılış da öğretilsin. (CNNTÜRK evrim tartışması – 3 Mayıs 2013)

Video: http://www.youtube.com/watch?v=x2oX5sdKTkI