Fotosentezin gerçekleşmesi için gerekli olan unsurların en önemlilerinden biri kuşkusuz ışıktır. Fotosentez, ışığın şiddeti ve süresine bağlı olarak değişir. Sabah vakti güneş ışınlarının alınmasıyla birlikte fotosentez faaliyeti, diğer bir deyişle oksijen üretimi de başlamış olur.
Kararmaya ilk başladığı zaman, geceye andolsun, ve nefes almaya başladığı zaman, sabaha; (Tekvir Suresi, 17-18)
Bilindiği gibi bitkiler fotosentez yaparken, havadaki karbondioksidi yani insanın kullanmadığı zararlı gazı alır ve onun yerine atmosfere oksijen bırakırlar. Nefes aldığımızda içimize çektiğimiz ve asıl hayat kaynağımız olan oksijen, fotosentezin ana ürünüdür. Atmosferdeki oksijenin yaklaşık %30’u karadaki bitkiler tarafından üretilirken, geri kalan %70’lik bölüm denizlerde ve okyanuslarda bulunan ve fotosentez yapabilen bitkiler ve tek hücreli canlılar tarafından üretilir.
Fotosentez, bilim adamlarının bugün bile tam olarak açıklayamadıkları eşsiz bir süreçtir. Bu işlemi çıplak gözle göremeyiz, çünkü bu mekanizma çalışmak için atomları ve molekülleri kullanır. Ancak, fotosentezin sonuçlarını nefes almamızı sağlayan oksijen ve hayatta kalmamızı sağlayan besinlerde görebiliriz. Fotosentez anlaşılması zor kimyasal formüller, günlük hayatta hiç karşılaşmadığımız küçüklükte sayı ve ağırlık birimleri içeren, çok hassas dengeler üzerine kurulmuş bir sistemdir. Etrafımızdaki bütün yeşil bitkilerde, bu işlemin gerçekleştiği kimya laboratuvarlarından trilyonlarcası kuruludur. Üstelik bitkiler milyonlarca yıldır hiç durmadan ihtiyacımız olan oksijeni, besinleri ve enerjiyi üretmektedirler.
Fotosentezin en verimli olduğu zaman, oksijenin en fazla üretildiği zamandır. Bu da güneş ışığının en yoğun olduğu sabah saatlerinde gerçekleşir. Güneş’in doğmasıyla birlikte, yaprakta terleme ve buna bağlı olarak fotosentez artmaya başlar. Öğleden sonra ise bu olay tersine döner; yani fotosentez yavaşlar, solunum artar, çünkü sıcaklığın artmasıyla birlikte terleme de hızlanmaktadır. Geceleyin ise sıcaklığın azalmasıyla birlikte terleme yavaşlar ve bitki rahatlar.
Bilindiği gibi fotosentez, bitkilerin, kimi zaman da bazı bakteri ve tek hücreli canlıların, karbondioksit ve sudan, şeker (karbonhidrat) üretmek için güneş ışınıyla gelen enerjiyi kullanmalarıdır. Bu reaksiyon sonucunda güneş ışınındaki enerji, üretilen şeker molekülünün içine depolanmış olur. Kullanılamayan güneş enerjisinin kullanılabilir kimyasal enerjiye dönüşme işlemi sırasında gerçekleşen reaksiyon aşağıdaki formülde özetlenir:
6H2O + 6CO2 —FOTOSENTEZ—> C6H12O6+ 6O2
(6 su molekülü + 6 karbondioksit molekülü – FOTOSENTEZ sonucunda – 1 şeker molekülü + 6 oksijen molekülüne dönüşür.)
Tekvir Suresi’nde sabah vakti ile ilgili olarak dikkat çekilen “iza teneffese” yani “nefes almaya başladığı zaman” ifadesi, mecaz yoluyla teneffüs etmek, solumak, derin derin nefes almak anlamlarına gelir. Ayette vurgulanan bu ifade, sabah vakti oksijen üretiminin başlaması, solunumun ana şartı olan oksijenin en yoğun olarak bu vakitte elde edilmesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Ayette sabah vakti ile ilgili olarak, bu durum üzerine yemin edilmesi de konunun önemini ayrıca vurgulamaktadır. 20. yüzyılın önemli keşifleri arasında yer alan fotosentez faaliyeti, Allah’ın yukarıdaki ayetle işaret ettiği Kuran’ın bilimsel mucizelerinden biridir.
Üstteki grafikte fotosentez ve ışık miktarı arasındaki bağlantı görülmektedir.
Güneş ışığı ile fotosentez arasındaki olağanüstü uyum
Güneş, bitkilerin kullanacağı dalga boyunda ışınlar yayar. Güneş’in yaydığı ışın ile fotosentez için gerekli olan ışının birbiriyle yaklaşık olarak aynı olması, ışıktaki mükemmel tasarımı göstermektedir.
Yüksek teknoloji ile donatılmış, uzman kişilerin çalıştığı laboratuvarların bile başaramadığı bir işlemi bitkiler, yüz milyonlarca yıldır gerçekleştirirler. Bitkiler güneş ışığını kullanarak “fotosentez” yapar ve besin üretirler. Ancak bu olağanüstü işlemin çok önemli bir şartı, bitkilere ulaşan ışığın fotosentez yapmaya uygun bir ışık olmasıdır.
Bitkilerin hücrelerindeki klorofil moleküllerinin ışık enerjisine karşı duyarlı olmaları fotosentez yapmalarını sağlar. Klorofil, sadece çok belirli bir dalga boyundaki ışınları kullanabilir. Burada Allah’ın bir mucizesi ile daha karşılaşırız: Güneş tam bitkilerin kullanacağı dalga boyunda ışınlar yayar. Güneş’in yaydığı ışın ile fotosentez için gerekli olan ışının birbiriyle yaklaşık olarak aynı olması, ışıktaki mükemmel tasarımı göstermektedir. Amerikalı astronom George Greenstein, “The Symbiotic Universe” (Simbiyotik Evren) adlı kitabında bu konuyla ilgili şunları yazmaktadır:
“Fotosentezi gerçekleştiren molekül, klorofildir… Fotosentez mekanizması, bir klorofil molekülünün güneş ışığını absorbe etmesiyle başlar. Ama bunun gerçekleşebilmesi için, ışığın doğru renkte olması gerekir. Yanlış renkteki ışık, işe yaramayacaktır.”
Bu konuda örnek olarak televizyonu verebiliriz. Bir televizyonun, bir kanalın yayınını yakalayabilmesi için, doğru frekansa ayarlanmış olması gerekir. Kanalı başka bir frekansa ayarlarsanız, görüntü elde edemezsiniz. Aynı şey fotosentez için de geçerlidir. Güneş’i televizyon yayını yapan istasyon olarak kabul ederseniz, klorofil molekülünü de televizyona benzetebilirsiniz. Eğer bu klorofil molekülü ve güneş birbirlerine uyumlu olarak ayarlanmış olmasalar, fotosentez oluşmaz. Nitekim Güneş’e baktığımızda, ışınlarının renginin tam olması gerektiği gibi olduğunu görürüz.
Herhangi bir bitkinin fotosentez yapabilmesi, sadece ve sadece çok belirli bir ışık aralığında mümkündür. Bu aralık ise tam olarak Güneş’in yaydığı ışığa karşılık gelmektedir.
Bitkilerdeki bu mucizeyi görmezden gelenler belki, “Güneş ışığı daha farklı olsaydı, bitkiler de ona uygun şekilde gelişirdi” gibi bir düşünceye kapılabilirler. Oysa bu kesinlikle mümkün değildir. George Greenstein bir evrimci olmasına rağmen böyle bir şeyin mümkün olmadığını şöyle ifade eder:
“Belki insan burada bir tür adaptasyonun gerçekleştiğini düşünebilir: Bitkinin yaşamının güneş ışığının özelliklerine uyum sağladığını varsayabilir. Sonuçta, eğer güneş farklı bir ısıda olsa (ve farklı bir ışık yaysa) klorofil yerine bir başka molekül bu ışığı kullanacak biçimde gelişemez mi? Açıkçası, cevap “hayır”dır. En geniş sınırlarda dahi, tüm farklı moleküller ışığın çok belirli bazı renklerini absorbe edebilirler. Işığın absorbe edilmesi işlemi, moleküllerin içindeki elektronların yüksek enerji seviyelerine olan duyarlılıklarıyla ilgilidir ve hangi molekülü ele alırsanız alın, bu işi gerçekleştirmek için gereken enerji aynıdır. Işık, fotonlardan oluşur ve yanlış enerji seviyesinde foton, hiçbir şekilde absorbe edilemez… Kısacası yıldızların fiziği ile, moleküllerin fiziği arasında çok iyi bir uyum vardır. Bu uyum olmasa, yaşam imkansız olurdu.”
Greenstein özetle şunu söylemektedir: Herhangi bir bitkinin fotosentez yapabilmesi, sadece ve sadece çok belirli bir ışık aralığında mümkündür. Bu aralık ise tam olarak Güneş’in yaydığı ışığa karşılık gelmektedir. (www.bitkidunyasi.net)
Greenstein’ın ifadesiyle “yıldızların fiziği ile moleküllerin fiziği arasındaki bu uyum”, asla rastlantılarla açıklanamayacak kadar olağanüstü bir uyumdur. Güneş’in 1025’te 1 ihtimalle bizim için gerekli olan ışığı vermesi ve yeryüzünde bu ışığı kullanacak kompleks moleküllerin bulunması, elbette söz konusu uyumu bilinçli bir şekilde Allah’ın düzenlediğini göstermektedir. Allah bize bütün bu uyumun bir sebebi olduğunu ve her birinin Yaratılışa delil olduğunu Kuran’da şöyle bildirmektedir:
“Gerçekten, gece ile gündüzün ardarda gelişinde ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır.”
Video: http://www.youtube.com/watch?v=oqZvpLoZYDk
Kuran Mucizeleri internet sitesi: http://kuranmucizeleri.com/
Kuran Mucizeleri – Cilt 1
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/825/Kuran-Mucizeleri-%E2%80%93-Cilt-1
Kuran Mucizeleri – Cilt 2
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/19383/Kuran-Mucizeleri-%E2%80%93-Cilt-2
Kuran Mucizeleri – Cilt 3
http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/17432/Kuran-Mucizeleri-%E2%80%93-Cilt-3