Archaeopteryx bir ara geçiş formu değildir – Damla Pamir

archaeopteryx damla pamir evrim teorisi

 

Archaeopteryx bir ara geçiş formu değil, soyu tükenmiş bir kuş türüdür.

Video: http://www.youtube.com/watch?v=KYaBvwTaPQQ

Twitter: https://twitter.com/DamlaPamir

Darwin 1859’da Origin of Species (Türlerin Kökeni) isimli kitabını yayınladıktan sonra, onun iddialarını doğrulayacak ara geçiş formu arayışı başlamıştı. 1861’de Bavaria’daki Solenhofen kalkerlerinde bulunan ilk Archaeopteryx fosili de, Darwinistler için teoriyi ayakta tutacak kurtarıcı bir fosil olarak görüldü. “Eski zamanlardan kalma kanat” anlamına gelen Archaeopteryx‘in iskeleti, nadir bulunan, çok kıymetli bir fosil olarak bir banka kasasında koruma altına alındı. 30 cm uzunluğunda, bir karga büyüklüğünde olan bu fosilin Darwinistler için önemi, fosil üzerindeki kuş ve sürüngene ait olduğu iddia edilen özelliklerden kaynaklanmaktaydı. Bir tür heves ve ön yargı ile bu fosil bir ara geçiş formu olarak sunuldu ve evrim teorisine kesin bir delil gibi yansıtılarak birçok müze sergisinde ve ders kitaplarında yerini aldı. Ancak bu fosilin yorumu hakkında yapılan eleştiriler ve ortaya konan çelişkiler duymazlıktan gelindi.

Archaeopteryx‘in kendine özgü birtakım özellikleri, onun evrimciler tarafından sürüngenlerden kuşlara bir geçiş canlısı olarak yorumlanmasına sebep oldu. 150 milyon yıllık, soyu tükenmiş bir kuşa ait olan bu fosilin, kuşlardan çok uzun zaman önce yaşamış, yarı sürüngen-yarı kuş özellikleri taşıyan bir canlıya ait olduğu öne sürüldü. Archæopteryx‘in ön kollarındaki tüylü pençeler, ağzındaki dişler ve kemikli sürüngen benzeri kuyruğu, evrim teorisinin taraflı yorumlarına maruz kaldı. Söz konusu benzerlikler nedeniyle Archæopteryx‘in dinozorlardan türediği fikri, ilk kez 1870’de Darwin’in fikirlerinin savunucularından olan Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı.114

Archaeopteryx Fosil Örnekleri

Archaeopteryx türüne ait 7 fosil örneği bulunmuştur. (Bunlara tek tüy fosili dahil değildir.) Bu fosillerin açıklamaları şöyledir:

archaeopteryx fosil ornekleri evrim teorisi

 

Maxburg Örneği

1958’de (Londra türü gibi) Langenaltheim yakınlarında bulundu; 1959’da Heller tarafından tanıtıldı. Tür, yalnızca gövdeden oluşuyordu. Şu an nerede olduğu bilinmemektedir.

Haarlem veya Teyler Örneği

Tür, tüyden 5 yıl önce 1855’de Reindenburg yakınlarında bulundu. Ama bir müzede kaldı ve von Meyer tarafından Pterodactylus olarak sınıflandı. 1970’de Ostrom tarafından fosilin yeniden incelenmesi, tüylerini ve gerçek kimliğini ortaya çıkardı.

Solnhofen-Aktien ve Verein Örneği

1993’te P. Wellnhofer yeni bir tür tarif etti: Archaeopteryx bavarica. Bu türün küçük sertleşmiş bir göğüs kemiğine ve farklı bir tüy görüntüsüne sahip olduğu rapor edildi.

Solnhofen Örneği

1960’larda Eichstatt yakınlarında bulundu ve 1988’de Wellnhofer tarafından açıklandı. Bu tür, başlangıçta Compsgnathus olarak tanımlandı, ama daha sonra Archaeopteryx lithographica olarak tekrar sınıflandırıldı.

Eichstatt Örneği

Bu tür, 1951’de Workerszell tarafından bulundu ve Almanya’daki Münih Paleontoloji Müzesi’nden Peter Wellnhofer tarafından açıklandı. Bu fosil, türlerin en küçüğüdür; diğerlerinin üçte ikisi ölçüsündedir. Archaeopteryx türünden çok farklı olmasına rağmen yine de bir Archaeopteryx lithographica’dır.

Berlin Örneği

1877’de Blumenburg yakınlarında çıkarıldı ve bu Archaeopteryx fosili 1884’te W. Dames tarafından sunuldu. Archaeopteryx örnekleri içinde en ünlüsüdür. Bunun, Londra türünden daha iyi bir tür olduğu düşünüldü, çünkü (ne kadar parçalanmış olsa da) tam bir kafaya sahipti. Sonunda Berlin Müzesi’ne satıldı.

Londra Örneği

1861’de Langenaltheim yakınlarında bulundu, bu Archaeopteryx fosili, Hermann von Meyer tarafından aynı yıl açıklandı. Bu ve Berlin türü, en iyi bilinen Archaeopteryx fosilleridir. Sonunda amatör bir fosil bilimci olan Dr. Carl Haberlein tarafından İngiliz Müzesi’ne satıldı.

Evrim teorisine göre Velociraptor veya Dromaeosaur ismi verilen küçük yapılı dinozorların bir kısmı, ağaçların yüksek dallarından avlarının üstüne atlarken, zamanla kanatlanıp uçar hale gelmişti. Archaeopteryx, sözde dinozor atalarından ayrılan ve yeni yeni uçmaya başlayan ilk türdü. Bu hikaye hemen her evrimci yayında yer alır. Oysa Archaeopteryx fosilleri üzerinde yapılan son incelemeler, bu canlının kesinlikle bir ara geçiş formu olmadığını, sadece günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklere sahip, soyu tükenmiş bir kuş türü olduğunu ispat etmektedir. Archaeopteryx‘in günümüz kuşlarından farksız bir iskelete, tüy yapısına ve uçuş kaslarına sahip olduğu ve başarılı bir biçimde uçtuğu, bugün bilim dünyasının ortak kabulüdür. Ayrıca bilimsel değerlendirmeler kanıtlamıştır ki, Archaeopteryx sahip olduğu göğüs kemiği115 ve asimetrik tüy yapısıyla116 tam olarak uçucu bir kuştur. Genel evrimci iddiaların aksine, dişlerinin bulunması ise onun bir dinozor olduğunu göstermez.117

Kısacası Archæopteryx birtakım özgün özelliklerinden dolayı, yarı sürüngen-yarı kuş bir “ara form” olamaz. Özellikle 1992 yılında bulunan yedinci Archaeopteryx fosili, bu konuyu kesinleştirmiş, daha önce “sürüngen benzerliği”ne dayanarak ortaya atılan evrimci iddiaları çürütmüştür. Bilim yazarı Richard Milton da Archaeopteryx hakkındaki iddiaların geçersizliğine şöyle değinmektedir:

Kuşkusuz Archaeopteryx keşfedilen önemli bir fosil olsa da, şu anda bu önemin tam olarak ne olduğunu söylemek güçtür. Daha da önemlisi; Darwinistler için bunun, doğal seçmeyle birlikte yürüyen rastgele genetik mutasyon mekanizmasını desteklediğini ileri sürmek imkansızdır.Archaeopteryx bu mekanizmaların hiçbiri için kanıt oluşturmamaktadır, çünkü fosil kayıtlarında, tıpkı Eohippus gibi, hiç bilinen doğrudan atası ve soyu olmayan, tamamen izole bir fosildir.118

Günümüzde Archaeopteryx‘in bir geçiş formu olmadığı anlaşıldığından, pek çok evrimci artık yeni bir delil arayışına girmek gerektiğinde hemfikirdir. Alan Feduccia Archaeopteryx‘le ilgili evrimci iddiaların yanlışlığını şöyle ifade etmektedir:

Paleontologlar Archaeopteryx‘i yerdeki tüylü dinozorlara döndürmeye çalıştı. Ama dönmedi. O bir kuş, tüneyen bir kuş. Hiçbir söylenti bunu değiştiremeyecek.119

Yale Üniversitesi, Jeoloji Kürsüsü profesörü olan John H. Ostrom bir evrimci olmasına rağmen, iddiaların delilsiz olduğunu kendisi de kabul etmektedir:

Zdenek Burian, kuşlardaki uçuşun evriminde Archaeopteryx öncesi basamağın, ki genel olarak Pro-avis (uçuş öncesi) olarak adlandırılır, yeniden düzenlenmesini yapmıştır. Herhangi bir Pro-avis‘e ait hiçbir fosil kanıtı yoktur.120

Bir başka evrimci bilim adamı Colin Patterson, bu tür iddiaların bilimsellikten uzak olduğuna şu ifadelerle değinmektedir:

Archaeopteryx tüm kuşların atası mıdır? Belki evet, belki hayır: Bu soruyu cevaplamanın hiçbir yolu yoktur. Bir formun diğerini nasıl ortaya çıkardığı ve aşamaların doğal seleksiyonla nasıl kayırıldığının nedenlerini bulmak için hikayeler uydurmak yeterince kolaydır. Fakat bu tür hikayeleri teste tabi tutma imkanı olmadığından bilimin parçası değildirler.121

İlerleyen satırlarda detaylarına değineceğimiz bu nedenlerden dolayı, Archaeopteryx‘i “ilkel kuş” olarak tanımlayan evrimci tez yanlıştır. Fakat bu fosilin Darwinistler için vazgeçilmez bir önemi vardır: Bu önem, hayali evrim sürecine bir kanıt olmasından değil, üzerinde rahatlıkla spekülasyon yapılabilmesinden kaynaklanmaktadır. Geçersizliği defalarca ispatlanmış olmasına rağmen, bu fosil mümkün olan her fırsatta çok önemli bir delilmiş gibi gündeme getirilmektedir. Çünkü evrim teorisinin temel iddiasını oluşturan ara geçiş fosilleri bir türlü bulunamamaktadır. Adeta bir “kurtarıcı” olarak görülen ve evrimcilerin kullanabileceklerini sandıkları tek örnek olması bakımından Archaeopteryx‘in gözden çıkarılması, evrim teorisine ağır bir darbe olacaktır. Dolayısıyla Archaeopteryx‘in hala bir delil gibi sunulması, bilimsel değil dogmatik bir vazgeçememe durumudur.

Archaeopteryx Neden Bir Ara Geçiş Formu Değildir?

Evrimciler 19. yüzyıldan bu yana Archaeopteryx hakkında spekülasyon yapmaktadırlar. Ağzında dişlerin, kanatlarında pençe benzeri tırnakların var olması ve uzun kuyruğu, fosilin bu açılardan sürüngenlere benzetilmesine neden olmuştur. Pek çok evrimci Archaeopteryx‘i “ilkel kuş” olarak tanımlamış, hatta bu canlının kuşlardan çok sürüngenlere yakın olduğunu iddia etmiştir. Ancak bu efsanenin çok yüzeysel olduğu; canlının kesinlikle “ilkel kuş” olmadığı, aksine iskelet ve tüy yapısının uçmaya son derece elverişli olduğu, sürüngenlere benzetilen özelliklerinin tarihte yaşamış ve hatta günümüzde yaşayan diğer bazı kuşlarda da bulunduğu zamanla ortaya çıkmıştır.

Günümüzde tanınan ornitologlardan (kuş bilimcilerinden) biri olan Alan Feduccia da bu görüşü savunmakta, Archaeopteryx‘in kuşların ilkel atası olduğu görüşüne karşı çıkmaktadır.122 Feduccia’nın belirttiği gibi; “Archaeopteryx‘in çeşitli anatomik özelliklerini inceleyen yeni araştırmacıların pek çoğu, bu canlının daha önce hayal edilenden çok daha kuş-benzeri olduğunu göstermiştir” ve “Archaeopteryx‘in theropod dinozorlara olan benzerliği çok büyük ölçüde abartılmıştır.123

Archaeopteryx günümüz kuşlarından farklı bazı özelliklere sahiptir, ancak uçucu kuş olduğunu gösteren özellikleri ile gerçek bir kuştur. Archaeopteryx‘in birtakım özgün özelliklere sahip olması, bu canlının bir “ara form” olduğunu göstermemektedir. Archaeopteryx‘in sadece soyu tükenmiş bir kuş türü olduğunun ve yarı dinozor-yarı kuş gibi bir ara geçiş formu olmadığının delilleri kısaca şöyle sıralanabilir:

Archaeopteryx‘in lades kemiği ve sonradan bulunan göğüs kemiği:

Dinozorlar köprücük kemiğine sahip değildir, ancak bütün kuşlar gibi Archaeopteryx de bir lades kemiğine (köprücük kemiğine) sahiptir. Anatomist David Menton, Archaeopteryx‘in lades kemiğinden şu ifadelerle söz eder:

Archaeopteryx güçlü bir lades kemiğine (furkula kemiğine) sahiptir. Kuşlar uçtukça hareket eden X-ışını yöntemi kullanılarak, yakın zamanda yapılan bazı etkileyici çalışmalar, [kuşun] omuz kemerinin uçuş sırasında, kanat darbelerinin inanılmaz kuvvetine karşı koyabilmek için, nasıl esnek olması gerektiğini göstermektedir. Gerçekten de her kanat darbesinde lades kemiğinin nasıl esnediğini görebilirsiniz.124

1990’lara dek Archaeopteryx‘in “sternum”unun, yani göğüs kemiğinin olmaması, canlının uçamayacağının en önemli kanıtı olarak gösterilmekteydi. (Göğüs kemiği, uçmak için gerekli olan kasların tutunduğu, göğüs kafesinin altında bulunan bir kemiktir. Günümüzde uçabilen veya uçamayan tüm kuşlarda, hatta kuşlardan çok ayrı bir familyaya ait olan uçabilen memeli yarasalarda bile bu göğüs kemiği vardır.)

Archaeopteryx Bir Ara Geçiş Formu Değil, Soyu Tükenmiş Bir Kuş Türüdür

archaeopteryx ara gecis formu degildir evrim teorisi

Archæopteryx günümüz kuşları ile çok sayıda ortak özelliğe sahiptir:

 

• Tüyler
• Furkula ya da lades kemiği
• İçi boş kemikler • Göğüs boşluğundaki bölüm
• Pelvis ve bacaklar

 

Archæopteryx uçucu bir kuşun sahip olması gereken tüm özelliklere sahiptir. Dişli çene, pençe gibi sahip olduğu özellikler ise, bir kısım evrimcilerin iddia ettiği gibi onu bir ara geçiş formu yapmaz. Bu özellikler sadece, onun farklı bir kuş türü olduğunu göstermektedir.

Ancak 1992 yılında bulunan yedinci Archaeopteryx fosili, bu tartışmanın yanlış olduğunu gösterdi. Zira bu son bulunan Archaeopteryx fosilinde, evrimcilerin çok uzun zamandır yok saydıkları göğüs kemiği bulunuyordu.125 Nature dergisinde bu yeni bulunan fosil şöyle anlatılmaktadır:

Son bulunan yedinci Archaeopteryx fosili, uzun zamandır varlığından şüphe edilen, ama hiçbir zaman ispatlanamayan bir dikdörtgensel göğüs kemiğinin varlığına işaret ediyor. Bu canlının uzun mesafelerde uçuş yeteneği hala spekülasyona dayalı, ama göğüs kemiğinin varlığı, güçlü uçuş kaslarının olduğunu gösteriyor.126

Alan Feduccia ise bu konu ile ilgili olarak şu yorumda bulunmaktadır:

Archaeopteryx‘in sağlam lades kemiği (furkulası), iyi gelişmiş bir göğüs kası (pectoralis) için uygun bir çıkış noktası oluşturacaktı… DolayısıylaArchaeopteryx‘in bir kara hayvanı olduğu tezi geçersizleşmiştir. Archaeopteryx‘in göğüs kemerinde, onun kuvvetli bir uçucu olmasını engelleyecek bir şey yoktur.127

Bu bulgu, Archaeopteryx‘in tam uçamayan yarı kuş olduğu yönündeki iddiaların en temel dayanağını geçersiz kılmıştır.

Archæopteryx‘in tüylerinin yapısı:

Archaeopteryx‘in gerçek anlamda uçabilen bir kuş olduğunun en önemli kanıtlarından bir tanesi de hayvanın tüylerinin yapısı oldu. Archaeopteryx‘in günümüz kuşlarınınkinden farksız olan asimetrik tüy yapısı, canlının mükemmel olarak uçabildiğini ortaya koydu. Ünlü Paleontolog Carl O. Dunbar’ın belirttiği gibi, “Tüylerinden dolayı bu yaratık (Archaeopteryx) tam bir kuş özelliği gösteriyordu”.128 Paleontolog Robert Carroll ise konu hakkında şu açıklamayı yapar:

Archaeopteryx‘in uçuş tüylerinin geometrisi, modern uçucu kuşlarınki ile tamamen aynıdır, uçucu olmayan kuşların ise tüyleri simetriktir. Tüylerin kanat üzerindeki düzeni de modern kuşlarınkiyle benzerdir… Van Tyne ve Berger’e göre Archaeopteryx’in kanatlarının boyutu ve şekli, tavuk cinsinden kuşlar, kumrular, ağaçkakanlar, çulluklar ve tüneyen ötücü kuşların çoğu gibi, bitki örtüsünün sınırlı açıklıkları boyunca hareket eden kuşlarınkine benzerdir… Uçuş tüyleri en az 150 milyon yıldan beri durağandır (değişmemiştir).129

Alan Feduccia da, Archaeopteryx‘in uçabilen bir kuş olduğunu belirtirken canlının asimetrik tüylerine dikkat çekmektedir:

Asimetrik tüylerin anlamı, bu canlıların uçma yeteneğine sahip olmalarıdır. Devekuşu gibi uçamayan kuşlar, simetrik tüyleri olan kanatlara sahiptirler.130

archæopteryx asimetrik tuy yapisi evrim teorisi fosil

Archaeopteryx Asimetrik Tüy Yapısı İle Günümüz Kuşlarından Farksızdir

 

Archaeopteryx’in gerçek anlamda uçabilen bir kuş olduğunun en önemli kanıtlarından bir tanesi de hayvanın tüylerinin yapısıdır. Archaeopteryx’in günümüz kuşlarınınkinden farksız olan asimetrik tüy yapısı, canlının mükemmel olarak uçabildiğini göstermektedir.

Anatomist David Menton ise, Archaeopteryx‘in tüylerinin kompleksliğini vurguladıktan sonra, bazı evrimcilerin canlıyı kısmen pullu gibi gösterme çabalarının aldatıcılığına şöyle dikkat çeker:

… Tüyler yalnızca kuşun yüzeyine uygulanmamış. Tüylerin liflerle kemiklere bağlandıkları yerlerde, küçük “çıkıntılar” görürüz. Bu yüzden Archaeopteryx‘te birincil ve ikincil kanat tüyleri sırasıyla “el”e ve “ulna”ya tutturulmuştur. Ve kuyruktaki tüyler 20 omurun her birine dikkatle bağlanmıştır. Bu kuşun bacaklarında ve vücudunda çok sayıda küçük tüyler var ve başının da tüylerle kaplı olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır. Ancak Archaeopteryx‘in veya onun hayali atalarının resimlerine baktığınızda, ressamların çoğunlukla pullu kafa gösterdiklerini görürsünüz.131

Bir kısım evrimciler, Archaeopteryx‘in tüy yapısındaki bazı özellikleri öne sürerek, bu canlının “ağaçlara tırmanıp oralardan planör gibi süzülen veya kanat çırparak yerden kısa sürede havalanan bir dinozor” olduğunu iddia etmişlerdir. Oysa Archaeopteryx‘in mükemmel yapıda ve asimetrik tüylerinin olduğu, geride bıraktığı tüm kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Archaeopteryx‘in kanatlarının ve kanat tüylerinin şekli ve genel orantısı günümüz kuşları ile aynıdır.Archaeopteryx‘in sahip olduğu kanat yapısının 150 milyon yıldır (Jurasik dönemden beri) bir değişikliğe uğramamış olması, Archaeopteryx‘in kanatlarının uçuşa uygun olarak yaratıldığını göstermektedir.Archaeopteryx‘in uçamadığını söyleyenler, onun kanat tüylerindeki asimetrik yapıya açıklama getiremezler.132

Bu canlı, kusursuz uçuş kasları ve uçuşa uygun tüyleriyle, tam bir uçucu kuştur. Daha önce yaşamış yarı sürüngen-yarı kuş hiçbir canlının fosiline rastlanmamıştır. Dolayısıyla Archaeopteryx günümüz kuşları kadar “uçucu” olan yapısıyla evrim teorisi aleyhinde önemli bir delildir.

Archaeopteryx‘in kanatlarındaki pençeler:

archæopteryx hoatzin penceli kanat evrim teorisi

Günümüzde Venezuella’da yaşayan Hoatzin kuşları da aynı Archaeopteryx gibi pençeli kanatlara sahiptir. Dünyada pençeli kanatlara sahip başka birçok kuş türü vardır. Bu durum, pençeli kanatların bir ara geçiş formu özelliği olduğu iddiasını yıkmaktadır.

Evrimciler Archaeopteryx‘in kanatlarında pençeler olmasını, Archaeopteryx‘in dinozorlardan evrimleştiğine ve bu canlının bir ara geçiş formu olduğuna delil olarak kullanırlar. Oysa bu özellik canlının sürüngenlerle herhangi bir şekilde bir ilgisi olduğunu göstermez. Nitekim günümüzde yaşayan iki tür kuşta, Touraco corythaix ve Opisthocomus hoazin‘de de dallara tutunmaya yarayan pençeler bulunmaktadır. Bu canlılar, hiçbir sürüngen özelliği taşımayan, tam birer kuştur. Dolayısıyla Archaeopteryx‘in kanatlarında pençeleri olduğu ve bu sebeple de bir ara form olduğu yönündeki iddia geçersizdir.

Ayrıca 1983 yılında İngiliz Doğa Tarihi Müzesi’nde, kanatlarında pençeleri olan 9 ayrı kuş ailesine ait birçok türün örnekleri sergilenmiştir.133 Dolayısıyla kanatlardaki pençeler Archaeopteryx‘i bir ara geçiş formu yapmaz. Bu, günümüzde de yaşamakta olan bazı kuşlara ait bir özelliktir.

Archaeopteryx‘in ağzındaki dişler:

Evrimci biyologların, Archaeopteryx‘i ara geçiş formu olarak gösterirken dayandıkları en önemli noktalardan biri, ağzındaki dişleridir. Ancak bu özellik, canlının sürüngenlerle herhangi bir şekilde ilgisi olduğunu göstermez. Evrimciler bu dişlerin bir sürüngen özelliği olduğunu öne sürerek yanılmaktadırlar. Çünkü dişler sürüngenlerin tipik bir özelliği değildir. Günümüzde bazı sürüngenlerin dişleri varken bazılarının yoktur. Daha da önemlisi, dişli kuşların Archaeopteryx‘le sınırlı olmamasıdır. Günümüzde dişli kuşların soyu tükenmiştir. Ancak fosil kayıtlarına baktığımız zaman, gerek Archaeopteryx ile aynı dönemde gerekse daha sonra, hatta günümüze oldukça yakın tarihlerde “dişli kuşlar” olarak isimlendirilebilecek ayrı bir kuş grubunun yaşam sürdürdüğünü görürüz. Dr. Carl Wieland bu konuyu şöyle yorumlamaktadır:

Archaeopteryx‘in dişleri olduğu gerçeği fazlaca abartılmıştır. Archaeopteryx, kavrayıcı dişlere sahip olan tek kuş fosili değildi. Bazı kuş fosillerinin dişleri bulunmaktaydı, bazılarının da yoktu. Fakat birçok sürüngen dişlere sahip değilken, dişler nasıl olur da sürüngenlerle olan bir akrabalığı ispatlayabilmektedir?… Bazı memelilerin dahi dişleri vardır ve bazılarının ise yoktur.134

Bu konudaki çok önemli ancak çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçek, Archaeopteryx‘in ve diğer dişli kuşların diş yapılarının, dinozorların diş yapılarından çok farklı olmasıdır. L. D. Martin, J. D. Stewart ve K. N. Whetstone gibi ünlü kuş bilimcilerin yaptıkları ölçümlere göre, Archaeopteryx‘in ve diğer dişli kuşların dişlerinin üstü düzdür ve geniş kökleri vardır. Oysa bu kuşların atası olduğu iddia edilen theropod dinozorların dişlerinin üstü testere gibi çıkıntılıdır, kökleri de dardır.135 S. Tarsitano, M. K. Hecht ve A. D. Walker gibi anatomistlerin yaptıkları çalışmalar da, Archaeopteryx ile dinozorlar arasında öne sürülen bazı “benzerlik”lerin tümüyle yorumlama hatası olduğunu ortaya çıkarmıştır.136

Tüm bunlar, Archaeopteryx‘in bir ara geçiş formu olmadığını; sadece “dişli kuşlar” olarak isimlendirilebilecek ayrı bir sınıflandırmaya ait olduğunu gösterir. Bu canlıyı theropod dinozorlarla ilişkilendirmek ise son derece bilim dışı bir yaklaşımdır.

Archæopteryx‘in çene kemiği:

Archaeopteryx‘in çene kemiğinin dinozorlara benzediği iddia edilmiştir, ancak Haubitz ve ekibi tarafından bilgisayar tomografisi kullanılarak yapılan incelemelerde, Archaeopteryx‘in çene kemiğinin gerçekte günümüz kuşları ile aynı olduğu ortaya çıkmıştır.137 Çene hareketi de evrimci iddiayı çürüten önemli bir kanıttır: Sürüngenler de dahil olmak üzere çoğu omurgalılarda sadece alt çene hareket eder; fakat kuşlarda –Archaeopteryx de dahil olmak üzere- üst çene de hareket etmektedir.

Archaeopteryx‘in parmak yapısı ve kanatları:

Nesli tükenmiş, tüneyen bir kuş türü: Archæopteryx

Araştırmacılar Solnhofen tüylerinin yanı sıra Archaeopteryx’in uçuş tüylerinin asimetrisini, uçan ve uçucu olmayan günümüz kuşlarınınki ile karşılaştırdılar.1 Archaeopteryx’in tüylerinin ortalama asimetrisinin 1,25 olduğunu keşfettiler ki bu, günümüzdeki uçan kuşlarınkinden daha düşüktü; ama günümüzün uçucu olmayan kuşlarınkini aşıyordu. İzole edilen tüy ise 2,2’lik bir asimetri sergiliyordu; tam uçan günümüz kuşlarının sahasındaydı. Ayrıca Archaeopteryx’in pençeleri 500’den fazla günümüz kuş türü ile karşılaştırıldı. Araştırma Archaeopteryx’in arka ayaklarının tüneyen kuşların, orta pençelerinin ise en güçlü tüneyen kuşların alanına düştüğünü gösterdi.2 Bu nedenle söz konusu çalışmayı yapanlar Archaeopteryx’in tüneyen, tam bir kuş olduğu sonucuna vardılar.

1. J.R. Speakman, S.C. Thomson, “Flight Capabilities of Archaeopteryx”, Nature, vol. 370, 18 Ağustos 1994, s. 514.
2. Alan Feduccia, “Evidence from Claw Geometry Indicating Arboreal Habits of Archaeopteryx”, Science, vol. 259, 5 Şubat 1993, ss. 790-793.

Archaeopteryx hakkındaki evrimci teze bir darbe de, parmak yapısından gelmektedir. Theropod dinozorlarla kuşların ön kol kemiklerinin embriyonik süreç sırasındaki gelişme biçiminin birbirinden tamamen farklı olduğu bulunmuştur.

darwinistlerin sahte archæopteryx cizimleri

 

Darwinistlerin Sahte Archaeopteryx Çizimleri

(1) 1975’te Amerikalı paleontolog Robert T. Bakker’den sonra değiştirildi.

(2) 1979’da Amerikalı paleontolog John H. Ostrom’dan sonra değiştirildi.

(3) 1980’da Amerikalı paleontolog Paul C. Sereno’dan sonra değiştirildi.

(4) 1991’de Amerikalı paleontolog Derek Briggs’den sonra değiştirildi.

Theropod dinozorlarının elleri, birinci, ikinci ve üçüncü sıradaki parmak kemiklerinden, kuşların kanatları ise ikinci, üçüncü ve dördüncü sıradaki parmak kemiklerinden gelişir. Bu gerçek, dinozorları kuşlardan ayıran son derece önemli bir delildir ve 1997 tarihli Science dergisindeki bir makalede bu konuya şu şekilde dikkat çekilmiştir:

Aslında kuşların kökeni konusunda kolay bir çözüm bulunamamıştır. (…) Bu görüşteki problem evrimsel bir boşluğun olması, ikna edici hiçbir ara geçişin olmamasıdır. İhtiyacımız olan şey, çeşitli post-Archaeopteryxbulgularını tamamlamak için, proto-Archaeopteryx bulguları edinmektir. Ama zaman içinde ortaya çıkan dinozorların I-II-III düzeninin aksine, kuşların II-III-IV parmak formülü, dinozor kökenli (orthodoxy)ye inanmak için en önemli bariyer konumundadır.138

Wales Üniversitesi Biyoloji Bilimleri Enstitüsü’nden J. Richard Hinchliffe, bu sonuca embriyolar üzerinde modern izotopik teknik kullanarak varmış; kuşların ellerinin II, III ve IV. parmaklardan oluşurken, theropoddinozorlarının I, II ve III. parmaklardan oluştuğunu saptamıştır. Bu ise Archaeopteryx-dinozor bağlantısını savunanlar için büyük bir problemdir.139 Hinchliffe’nin araştırma ve gözlemleri, Science‘ın aynı makalesinde şöyle anlatılmaktadır:

Theropodlarla kuş kemikleri arasındaki homoloji, “dinozor-kökeni” hipotezi ile ilgili diğer bazı problemleri akla getirmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır:

– Archaeopteryx kanadı ile kıyaslandığında, (vücut büyüklüğüne göre) theropodun çok daha küçük olan ön kolu. Bu tip küçük kollar, oldukça büyük bir dinozorun yerden yukarıya doğru havalanması için ikna edici bir ön kanat değildirler.

– Theropodlarda bilek kemiğine, çok nadir olarak -sadece dört türde- rastlanmaktadır. Theropodların çoğunda, bileği oluşturan kemik parçalarının sayısı çok daha fazladır ve Archæopteryx’in bilek kemiği ile benzerlik kurulması çok zordur. 140 Ayrıca L. D. Martin, J. D. Stewart ve K. N. Whetstone gibi ünlü kuş bilimcilerin yaptıkları araştırmalarda, Archaeopteryx ile theropod dinozorlarının bilek kemikleri karşılaştırılmış ve aralarında hiçbir benzerlik olmadığı ortaya konmuştur.141

Anatomist David Menton bir röportaj esnasında, “Archaeopteryx‘in ayakları, onun karada koşan bir dinozor olduğu görüşünü destekler mi?” sorusuna şöyle yanıt vermiştir:

Hayır. Archaeopteryx‘in tüm tüneyici kuşlar gibi arkayı işaret eden kavrayıcı bir ayak parmağı ya da arka ayak parmağı bulunmaktadır. Arkaya doğru bakan parmaklar bazı dinozorlarda da bulunmaktadır; fakat bunlar tüneme için kullanılan kıvrık pençeli, kavrayıcı ayak baş parmağı gibi değildir.142

Archaeopteryx‘in iskelet yapısı:

Archaeopteryx‘in iskelet yapısının, öne eğik durmasına neden olduğu ve bunun da dinozorlara ait bir özellik olduğu şeklindeki yorumlar bilimsel bulgular tarafından doğrulanmamaktadır. A. D. Walker bu yönde yapılan yorumların yanlış olduğunu ve Archaeopteryx‘in iskelet yapısının kuşlarda olduğu gibi canlının geriye doğru durmasına elverişli olduğunu açıklamıştır.143 Dr. David Menton kuşların iskelet yapısından şöyle bahsetmektedir:

… sürüngenler, memeliler ve yaşayan kuşlar arasında dizayn benzerlikleri bulunmaktadır. Kuşlar kendilerine özgü, özelleşmiş bir iskelete sahiptirler. Aynı zamanda bir ornitolog olan ünlü bir evrimci şöyle söylemektedir: “Kuşlar uçmak için oluşturulmuşlardır. Archaeopteryx de öyle.”144

Darwinizm Bilim Dalı Değildir; Hayali ve Yalana Dayalı Bir Felsefedir

darwinizm bilim dali degildir hayali ve yalana dayalı bir felsefedir

 

Tek bir fosile dayanılarak yapılan farklı Archaeopteryx çizimleri, evrimci bilim adamlarının hayal güçlerinin, fosil yorumlarında ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Hiçbir bilimsel değeri olmayan bu hayali çizimler, kamuoyunu etkilemek için sözde delil olarak sunulmaktadır. Ancak bu sahtekarca yöntemler, Darwinizm’in bir bilim olmadığını ortaya koymaktadır. Birçok bilim dal vardır, ancak Darwinizm bir bilim değildir; yalana dayal, hayali bir felsefedir.

Archaeopteryx‘in denge becerisi:

Scientific American dergisinin 6 Ağustos 2004 sayısında, “İlk Kuşların Uçmak için Beyinleri Vardı” başlıklı haberde, bilinen en eski kuş türüArchæopteryx‘in uçmak için gerekli olan özel sinir sistemi mekanizmalarına sahip olduğu belirtilmektedir. 1861 yılında paleontologlar bu kuş türüne ait fosili bulduklarında bunun kısa süre önce ortaya atılan evrim teorisine delil olacağını düşünmüşlerdi. Ancak zaman içinde yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda bunun gerçek dışı bir iddia olduğu ortaya çıktı.

Teksas Üniversitesi’nden Timothy B. Rowe ve ekibi 147 milyon yıllıkArchæopteryx iskeletinde uçucu özellikleri araştırmaya başladılar. Röntgen görüntülerinden yararlanarak oluşturdukları üç boyutlu kafatası üzerindeki çalışmalarında, gelişmiş görme merkezi ve iç kulak kanallarının uçucu kuşlardakine çok benzer olduğunu ortaya koydular. Bu yapıların sonucunda mevcut olduğu anlaşılan denge becerileri de uçuculuk için gereken özelliklerdir.

Ohio Üniversitesi’nden Lawrence M. Witmer, “Kuşların sadece tüylerden ibaret olduğunu düşünüyorduk,” diyor ve devam ediyor, “uçabilmek için büyük bir bilgisayar da yerleştirmeniz gerekiyor.”.145 Jurasik çağa ait Archaeopteryx kuşunun kafatasını ileri tekniklerle inceleyen bilim adamları da, Nature dergisinde yayınlanan araştırmalarında, Archaeopteryx‘in beyninde uçuculuk ve denge için günümüz kuşlarına benzer yapılar olduğunu, 150 milyon yıllık kuşun açıkça uçabildiğini söylemektedirler.146

Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nden Dr. Angela Milner’in ifadesiyle, Archaeopteryx‘in beyni tümüyle kuşlarınkiyle aynıdır. Bilgisayarlı tomografi yoluyla kafatasının üç boyutlu yapısını ve bilgisayarla iç kulağı yeniden oluşturan Dr. Milner, “Dinozora benzer bir beyinle karşılaşmayı bekliyorduk. Fakat tümüyle kuşlarınkiyle aynıydı.” diye belirtmektedir. Yapılan araştırmada Archaeopteryx‘in beyin anatomisinin günümüz uçucu kuşları ile çok yakın bir yapıda olduğu ortaya çıkmıştır; iç kulakta denge için kullanılan gelişmiş kanallar ve görme için daha büyük optik loblar vardı. Bunların her ikisi de verimli bir uçuş için zaruri özelliklerdir. Dr. Milner, “Beyin taramaları Archaeopteryx’in aslında kuşların uçmasına imkan veren tüm yapılara sahip olduğunu gösterdi,” diye eklemektedir.147

Zamanlama uyumsuzluğu:

Archaeopteryx‘in dinozor-kuş arası bir canlı olamayacağının en önemli delili, theropod dinozoru fosillerinin, bulunan Archaeopteryx fosillerinden çok sonraki dönemlere ait olmasıdır. Kuşların atası olduğu iddia edilen dinozor fosillerinin, Archaeopteryx‘ten yaklaşık 75 milyon yıl sonrasına ait Kretase dönemine ait oluşları, böyle bir geçişin tümüyle hayali olduğunu açıkça göstermektedir.

Bu “zamanlama uyumsuzluğu”, Archaeopteryx hakkındaki evrimci iddialara yıkıcı bir darbe indirmektedir. Amerikalı Biyolog Jonathan Wells Icons of Evolution (Evrimin İkonaları) adlı kitabında, Archaeopteryx‘in evrim adına adeta bir “ikona” (kutsal sembol) haline getirildiğini, oysa delillerin bu canlının “kuşların ilkel atası” olmadığını açıkça gösterdiğini vurgulamaktadır. Wells’e göre bunun göstergelerinden biri, Archaeopteryx‘in atası olarak gösterilen theropod dinozorların Archaeopteryx‘ten daha genç olmalarıdır; çünkü söz konusu dinozorlar “(fosil kayıtlarında) Archaeopteryx‘ten daha sonra ortaya çıkarlar.”148

Wales Üniversitesi Biyoloji Bilimleri Enstitüsü’nden Richard Hincliffe, Science dergisinde yer alan bir makalesinde bu konuya şöyle değinmektedir:

Gerçekten de pek çok theropod dinozor, özellikle de kuşa benzeyen dromaesaurlar fosil kayıtlarında Archaeopteryx‘ten daha sonra bulunmaktadırlar.149

Sura Suresi 29

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım; Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O’nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir. (Şura Suresi, 29)

Öte yandan, Archaeopteryx ile yakın dönemlerde yaşamış kuş fosillerine rastlanmış olması da, Archaeopteryx‘in bir ara geçiş formu olmasını imkansız kılan bir başka önemli delildir. Tüm bunlar, Archaeopteryx‘in bir ara geçiş formu olmadığını; sadece “dişli kuşlar” olarak isimlendirilebilecek ayrı bir sınıflandırmaya ait olduğunu gösterir. Bu canlıyı theropod dinozorlarla ilişkilendirmek ise, son derece tutarsızdır. Amerikalı Biyolog Richard L. Deem de “Demise of the ‘Birds are Dinosaurs’ Theory” (“Kuşlar Dinozordur” Teorisinin Sonu) başlıklı makalesinde, kuş-dinozor evrimi iddiası ve Archaeopteryxhakkında şunları yazmaktadır:

‘Kuşlar dinozordur’ teorisiyle ilgili başka problemler de vardır. Theropodların ön ayakları Archaeopteryx‘e kıyasla, vücutlarına göre çok küçüktür. Bu canlıların ağır vücutları da düşünüldüğünde, bir tür “ön-kanat” (proto-wing) geliştirmeleri olası gözükmemektedir. Theropod dinozorların çok büyük bölümü (kuşlarda bulunan) semilunatik bilek kemiğinden yoksundur ve Archaeopteryx‘te hiçbir benzeri bulunmayan bazı bilek parçalarına sahiptir. Bütün theropodlarda V1 sinirleri [göze ait oftalmik sinirler] diğer bazı sinirlerle birlikte kafatasını yandan terk eder, kuşlarda ise aynı sinirler kafatasını ön taraftan kendilerine ait bir delikten geçerek terk eder. Bir başka sorun ise, theropodların çok büyük kısmının Archaeopteryx‘ten daha sonra ortaya çıkmış olmalarıdır.150

Bu bilgilerin ışığında Archaeopteryx veya ona benzeyen diğer kuşların birer ara geçiş formu olmadıkları kesin bir biçimde ispatlanmış durumdadır. Fosiller, kuşların sürüngenlerden -veya bir başka gruptan- evrimleştiklerini göstermemektedir. Aksine özgün yapılarıyla aniden ortaya çıktıklarını kanıtlamaktadır.

Sonuç:

Görüldüğü gibi Archaeopteryx‘in bir kuş olduğunu gösteren çok açık özellikleri bulunmaktadır. Üstelik Archaeopteryx‘in iyi bir uçucu kuş olmasını engelleyecek hiçbir özelliği bulunmamaktadır.151  Archaeopteryx‘in organlarının theropod dinozorları ile hiçbir benzerlik göstermediği, bilim dergilerinden Science‘da da şöyle aktarılmaktadır:

Hiçbir dinozorun ayrılmış bir ayak başparmağı yoktur, fakat bütün kuşların vardır, bu onların konmak için kullandıkları ayaklarıdır… Bütün dinozorlar testere dişlidir, sivri azı dişleri vardır. [142 milyon yıllık bir kuş fosili olan] Confuciusornis‘in dişi yoktur. Archaeopteryx‘in dişleri olmasına rağmen testere biçiminde değil, çivi benzeri bir şekilde altta sıklaşmaktadır. Bütün dinozorların kafataslarının arkasında iki geniş açılım vardır. Kuşların ise yoktur. En ince detayına kadar aralarında hiçbir bağlantı yoktur.152

Tüm bilimsel bulgular, Archaeopteryx‘in dinozorlarla kuşlar arasında bir ara geçiş canlısı olamayacağını ortaya koymakta, bazı evrimcilerin bu konuda öne sürdükleri iddiaların geçerli olmadığını göstermektedir. Archaeopteryx fosilinin neden bir ara geçiş formu olmadığı ve evrimcilerin bu canlının bazı özelliklerini nasıl çarpıttıkları konusunda Dr. Michael Denton şu yorumu yapar:

1984’te Almanya, Eichstátt’ta kuşların kökeni konusunda uzman bilim adamları Uluslararası Archaeopteryx Konferansı’na katılmıştı. Bu canlı ile ilgili olarak orada konuşulan her konuda anlaşmazlık içindeydiler, fakat Archaeopteryx‘in gerçek bir kuş olduğu görüşü üzerinde çok geniş bir fikir birliği vardı… Bu onların gerçekte Archaeopteryx‘in ara geçiş formu olan ilkel bir kuş olduğuna inanmadıkları anlamına mı geliyordu? Kendilerini bu bildiriyi hazırlamak zorunda hissetmeleri ilginçtir… Vardıkları sonuçların, bir kişinin Archaeopteryx‘in gerçekte evrimle ilgili olarak hiçbir şey ifade etmediğini düşünmesine sebep olacağının açıkça farkındaydılar. O yüzden hepsi bu bildiriyi imzaladı. Elbette ki eğer (Archaeopteryx) gerçek bir kuş ise, çoğu zaman duyduğumuz gibi yarı gelişmiş, yarı sürüngen-yarı kuş benzeri bir canlı değildi.153

Kısacası kuş evrimi, biyolojik veya paleontolojik kanıtları olan tutarlı bir tez değil, Darwinist ön yargılardan kaynaklanan tamamen hayali ve gerçek dışı bir iddiadır. Bazı uzmanların bilimsel bir gerçekmiş gibi söz etmeyi sevdikleri kuş evrimi konusu, felsefi nedenlerle ayakta tutulan bir masaldan ibarettir. Bilimin gösterdiği gerçek, kuşlardaki kusursuz yaratılışın sonsuz bir aklın eseri olduğu, yani kuşları Yüce Allah’ın yarattığıdır.

DİPNOTLAR

114. Richard Milton, Shattering the Myths of Darwinism, Park Street Press, Rochester, Vermont, 1997, s. 1. 

115. http://www.netcevap.net/masallar_030513_0527.html; [Nature, cilt 382, 1 Ağustos 1996, s. 401.]

116. http://www.netcevap.net/masallar_030513_0527.html; [Carl O. Dunbar, Historical Geology, John Wiley and Sons, New York 1961, s. 310.]

117. Richard L. Deem, “Demise of the ‘Birds are Dinosaurs’ Theory”; http://www.direct.ca/trinity/dinobird.htm

118. Richard Milton, Son Tartışmalar Işığında Darwinizm’in Mitleri, Gelenek Yayıncılık, Eylül 2003, çev: İbrahim Kapaklıkaya, s. 139.

119. Alan Feduccia, “Archæopteryx: Early Bird Catches a Can of Worms”, Science, cilt 259, no. 5096, 5 Şubat 1993, s. 764-765.

120. John Ostrom, “Bird Flight: How Did It Begin?”, American Scientist, no. 67, Ocak-Şubat 1979, s. 47. 

121. Colin Patterson, Darwin’s Enigma: Fossils and Other Problems, Master Book Publishers, El Cajon CA, 4. baskı, 1988, s. 89.

122. Alan Feduccia, “Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem”, The Auk, cilt 119, no. 4, Ekim 2002, s. 1187-1201.

123. Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, 1999, s. 81.

124. “Bird Evolution Flies out the Window”, An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland, Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19. 

125. Nature, cilt 382, 1 Ağustos 1996, s. 401.

126. Nature, cilt 382, 1 Ağustos 1996, s. 401.

127. Storrs L. Olson, Alan Feduccia, “Flight Capability and the Pectoral Girdle of Archæopteryx“, Nature, no. 278, 15 Mart 1979, s. 248. 

128. Carl O. Dunbar, Historical Geology, John Wiley and Sons, New York, 1961, s. 310.

129. Robert L. Carroll, Patterns and Processes of Vertebrate Evolution, Cambridge University Press, 1997, s. 280-81.

130. E. Olsen, A. Feduccia, “Flight Capability and the Pectoral Girdle of Archæopteryx“, Nature, 1979, s. 248.

131. “Bird Evolution Flies out the Window”, An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland, Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19. 

132. Alan Feduccia, Harrison B. Tordoff, “Feathers of Archæopteryx: Asymmetric Vanes Indicate Aerodynamic Function”, Science, cilt 203, 9 Mart 1979, s. 1021.

133. Luther D. Sunderland, Darwin’s Enigma, Master Book Publishers, California, 1988, s. 74-75.

134. “Bird Evolution Flies out the Window”, An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland; Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19.

135. L. D. Martin, J. D. Stewart, K. N. Whetstone, The Auk, cilt 98, 1980, s. 86.

136. S. Tarsitano, M. K. Hecht, Zoological Journal of the Linnaean Society, cilt 69, 1985, s. 178; A. D. Walker, Geological Magazine, cilt 177, 1980, s. 595. 

137. B. Haubitz, M. Prokop, W. Döhring, J. H. Ostrom, P. Welinhofer, Paleobiology, cilt 14, no. 2, 1988, s. 206.

138. Richard Hinchliffe, “The Forward March of the Bird-Dinosaurs Halted?”, Science, cilt 278, 24 Ekim 1997, s. 596-597.

139. Richard Hinchliffe, “The Forward March of the Bird-Dinosaurs Halted?”, Science, cilt 278, no. 5338, 24 Ekim 1997, s. 596-597.

140. Richard Hinchliffe, “The Forward March of the Bird-Dinosaurs Halted?”, Science, cilt 278, no. 5338, 24 Ekim 1997, s. 596-597.

141. L. D. Martin, J. D. Stewart, K. N. Whetstone, The Auk, cilt 98, 1980, s. 86; L. D. Martin “Origins of Higher Groups of Tetrapods”, Ithaca, Comstock Publising Association, New York, 1991, s. 485, 540.

142. “Bird Evolution Flies out the Window”, An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland; Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19.

143. A. D. Walker, Geological Magazine, cilt 117, 1980, s. 595.

144. “Bird Evolution Flies out the Window”, An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland; Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19.

145. “Early Bird Had the Brains to Fly”, Scientific American, Science News, 5 Ağustos 2004.

146. Jacqueline Ali, “Bird brain reveals flight secrets”, BBC News Online; http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/3535272.stm

147. Jacqueline Ali, “Bird brain reveals flight secrets”, BBC News Online; http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/3535272.stm

148. Jonathan Wells, Icons of Evolution, Regnery Publishing, 2000, s. 117.

149. Richard Hinchliffe, “The Forward March of the Bird-Dinosaurs Halted?”, Science, cilt 278, no. 5338, 24 Ekim 1997, s. 596-597.

150. Richard L. Deem, “Demise of the ‘Birds are Dinosaurs’ Theory”; http://www.yfiles.com/dinobird2.html 

151. S. L. Olson, Alan Feduccia, Nature, cilt 278, 1979, s. 247.

152. “The Oldest Fossil Bird: A Rival for Archæopteryx“, Science, cilt 199, 20 Ocak 1978, s. 284. 

153. “Bird Evolution Flies out the Window”, An anatomist talks about Archæopteryx: David Menton with Carl Wieland; Creation Ex Nihilo, cilt 16, no. 4, Temmuz-Ağustos 1994, s. 16-19.

Kaynak: http://harunyahya.org/tr/Kitaplar/3713/kuslarin-ve-ucusun-kokeni/chapter/5636

 

 

Evrim teorisini bitiren 25 milyon yıllık atnalı yengeci böceği fosili

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar

 

Fosil kayıtlarının tamamı Darwinistleri yalanlamaktadır. Darwinistler, canlıların birbirlerinden aşama aşama türediklerini öne sürmektedir. Fosiller ise, canlıların eksiksiz ve kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıktıklarını ve var oldukları müddetçe değişmediklerini göstermektedir. Allah”ın yaratışının apaçık delili olan bu durum, evrimciler tarafından asla açıklanamaz. Evrimcilerin açıklayamayacakları örneklerden biri de, amber içindeki 25 milyon yıllık atnalı yengeci böceği fosilidir. Atnalı yengeci böcekleri, evrime meydana okumaktadır.

FOSİL NO: AI0047
YAŞ: 25 milyon yıllık
DÖNEM: Oligosen
BULUNDUĞU YER: Dominik Cumhuriyeti

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

evrim teorisi fosil adnan oktar 1 evrim teorisi fosil adnan oktar 2

 

DETAY RESİMLERİ:

fosil sergisi evrim teorisi adnan oktar 1 fosil sergisi evrim teorisi adnan oktar 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

25 milyon yıllık hemiptera cinsi böcek fosili evrim teorisini paramparça ediyor

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar

 

48 binden fazla türü olan Hemiptera takımından olan böcekler, fosil kayıtlarında bir anda ortaya çıkmakta ve hiçbir değişikliğe uğramadan milyonlarca yıldır varlıklarını devam ettirmektedirler. Diğer tüm böcek türleri gibi, Hemiptera takımına dahil böcekler de evrimi yalanlamaktadır.

FOSİL NO: AI0055
YAŞ: 25 milyon yıllık
DÖNEM: Oligosen
BULUNDUĞU YER: Dominik Cumhuriyeti

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

hemiptera fosili adnan oktar harun yahya 1 hemiptera fosili adnan oktar harun yahya 2 hemiptera fosili adnan oktar harun yahya 3

 

DETAY RESİMLERİ:

fosil sergisi hemiptera 1 fosil sergisi hemiptera 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

Evrim teorisine inananları hasta eden 345 milyon yıllık deniz lalesi fosili

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar

 

Deniz laleleri, sığ sularda yaşayan omurgasızlardır. Bu canlılar hem kabuklara hem de tüylü uzantılara sahiptirler. Deniz laleleri, bu uzantılarını kaybetmeleri durumunda yenileyebilmektedirler. Söz gelimi, bir avcı balık, bir deniz lalesinin tüyleri arasına saklanan avına yaptığı saldırıyla uzantıları kopardığı zaman, bu uzantılar yeniden çıkabilmektedir. 345 milyon yıllık bu deniz lalesi fosili, evrim teorisinin geçersiz olduğunu ispatlayan bir yaşayan fosil örneğidir. 345 milyon yıldır değişmemiş olan deniz laleleri, evrimi yalanlamakta, Allah”ın yaratışının apaçık bir gerçek olduğunu gözler önüne sermektedir.

FOSİL NO: SY0037
YAŞ: 345 milyon yıllık
DÖNEM: Karbonifer
BULUNDUĞU YER: Crawfordsville, Indiana, ABD

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

fosil sergisi deniz lalesi adnan oktar 1 fosil sergisi deniz lalesi adnan oktar 2 fosil sergisi deniz lalesi adnan oktar 3

 

DETAY RESİMLERİ:

deniz lalesi fosili adnan oktar harun yahya 1 deniz lalesi fosili adnan oktar harun yahya 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

Cristiano Ronaldo’dan evrim teorisine calm down!

cristiano ronaldo calm down 2013 evrim teorisi fosil sergisi adnan oktar

 

Yalancı akrepler, akreplere benzeyen böceklerdir, ancak akrebin uzun kuyruğu ve iğnesinden yoksunlardır. Avlarını kıskaçlarını kullanarak etkisiz hale getirirler. Yalancı akrepler, dökülmüş yapraklar, toprak ve kaya altlarında bulunabilirler. Dünya genelinde 2000 çeşit yalancı akrebin yaşadığı bilinmektedir. 25 milyon yaşındaki yalancı akreplerle, günümüzde yaşayan örneklerinin bir farkı yoktur. Bu farksızlık, canlıların evrim geçirmediğinin ispatıdır.

FOSİL NO: AI0039
YAŞ: 25 milyon yıllık
DÖNEM: Oligosen
BULUNDUĞU YER: Santiago, Dominik Cumhuriyeti

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

yalanci akrep adnan oktar 1 yalanci akrep adnan oktar 2

 

DETAY RESİMLERİ:

yalanci akrep fosili adnan oktar evrim teorisi 1 yalanci akrep fosili adnan oktar evrim teorisi 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

Evrim teorisine inananların iddialarına göre bu suikastçı böcek milyonlarca yıllık bir süreç içinde evrimleşip, futbolda kırılmadık rekor bırakmayan Barcelona’nın dünyaca ünlü yıldızı Messi’ye dönüşmesi gerekiyordu.

Messi 2013 fosil sergisi adnan oktar harun yahya evrim teorisi

 

Bu amber parçasında, Reduviidae familyasının çok nadir görülen bir örneği olan suikastçi böcek görülmektedir. Buradaki, Emesinae alt familyasından, iplik bacaklı suikastçi böceğidir. Suikastçi böcekler, dış sindirim olarak bilinen türde beslenirler. Avlarının dokusunu sıvı haline getiren bir zehir salgılarlar ve ardından onu emerler. Toksin, hızlı işleyen ve ava birkaç saniye içinde boyun eğdiren bir yapıya sahiptir. Bazı suikastçi böcekler aktif olarak avını avlarken, diğerleri beklerler. Bu suikastçi böceğin kanatlarındaki renkler de korunmuştur. Günümüzdeki suikastçı böceklerin sahip oldukları tüm özelliklere, 25 milyon yıl önce yaşayan suikastçı böcekler de sahiptir. Resimde görülen fosil, milyonlarca yıldır aynı özelliklere sahip olan suikastçı böceklerinin evrimleşmediğinin delillerinden biridir.

FOSİL NO: AI0038
YAŞ: 25 milyon yıllık
DÖNEM: Oligosen
BULUNDUĞU YER: Santiago, Dominik Cumhuriyeti

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

suikastci bocek adnan oktar 1 suikastci bocek adnan oktar 2 suikastci bocek adnan oktar 3

 

DETAY RESİMLERİ:

suikastci bocek fosili adnan oktar 1 suikastci bocek fosili adnan oktar 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

Evrim teorisine inananların iddialarına göre bu iğnesiz arı milyonlarca yıllık bir süreç içinde evrimleşip, günümüzde Inter’den Galatasaray’a transfer olan Wesley Sneijder’a dönüşmesi gerekiyordu.

wesley sneijder 2013 galatasaray fosil sergisi adnan oktar

Resimde amber içinde fosilleşmiş iki adet iğnesiz arı fosili görülmektedir. Bu canlıların günümüzdeki örnekleriyle, milyonlarca yıl önce yaşayan örnekleri birbirlerinden farksızdır.

2 ignesiz ari fosili adnan oktar

FOSİL NO: AI0043
YAŞ: 25 milyon yıllık
DÖNEM: Oligiosen
BULUNDUĞU YER: Dominik Cumhuriyeti

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

ignesiz ari adnan oktar 1 ignesiz ari adnan oktar 2

DETAY RESİMLERİ:

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar 1 sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar 2

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

23-5 milyon yıllık denizatı fosili evrim teorisine inananları büyük hayal kırıklığına uğrattı

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar

 

Syngnathidae familyasına dahil olan denizatları, milyonlarca yıldır değişmeyen yapılarıyla evrim teorisine meydan okuyan canlılardan biridir. Resimde görülen denizatı fosili 23-5 milyon yaşındadır ve günümüzde yaşayan denizatlarının aynısıdır.

FOSİL NO: SF0036
YAŞ: 23-5 milyon yıllık
DÖNEM: Miosen
BULUNDUĞU YER: Marecchia Oluşumu, İtalya

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

fosil sergisi denizati adnan oktar harun yahya 1 fosil sergisi denizati adnan oktar harun yahya 2 fosil sergisi denizati adnan oktar harun yahya 3

 

DETAY RESİMLERİ:

denizati fosili fosil sergisi adnan oktar 1 denizati fosili fosil sergisi adnan oktar 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

Kedi balığı fosili canını senin

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar

 

Darwinizm’in bilim dışı iddialarına göre bitkiler, havyanlar, mantarlar, bakteriler hep aynı kaynaktan gelmişlerdir. Hayvanların 100’e yakın farklı filumu (yani yumuşakçalar, eklembacaklılar, solucanlar, süngerler gibi temel kategorileri) hep tek bir hayali ortak atadan türemiştir. Teoriye göre omurgasız canlılar zamanla (ve tesadüfen) omurga kazanarak balıklara, balıklar amfibiyenlere, onlar sürüngenlere, sürüngenlerin bir kısmı kuşlara, bir kısmı ise memelilere dönüşmüştür. Teoriye göre bu dönüşüm yüz milyonlarca senelik uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir. Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız “ara tür”ün oluşmuş ve yaşamış olması gerekir. Ancak böyle bir ara türün izine fosil kayıtlarında hiç rastlanmamıştır. Fosil kayıtları her zaman, resimdeki 95 milyon yıllık kedi balığı gibi, tüm yapılarıyla hep noksansız var olmuş ve milyonlarca yıl boyunca hiç değişmemiş canlıların varlığını göstermektedir. Bu da, evrimin fosiller karşısında yenildiğinin ilanıdır.

FOSİL NO: SF1070
YAŞ: 95 milyon yıllık
DÖNEM: Kretase
BULUNDUĞU YER: Hakel, Lübnan

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

kedi baligi fosili adnan oktar

 

DETAY RESİMLERİ:

fosil sergisi kedi baligi fosili adnan oktar 1 fosil sergisi kedi baligi fosili adnan oktar 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com

Günümüzde yaşayan Ceratopogonidae’lerle aynı olan, 45 milyon yaşındaki Ceratopogonidae evrim teorisinin geçersizliğini işte böyle ortaya koydu

sahte fosil sergisi yanilgisi adnan oktar

 

Canlıların başka canlılardan türemedikleri ve aşamalı olarak evrimleşmediklerinin en önemli delili fosil kayıtlarıdır. Günümüzde yaşayan Ceratopogonidae’lerle aynı olan, 45 milyon yaşındaki Ceratopogonidae de bu gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır.

FOSİL NO: AI0032
YAŞ: 45 milyon yıllık
DÖNEM: Eosen
BULUNDUĞU YER: Kaliningrad, Rusya

YAŞAYAN ÖRNEKLERİ:

Ceratopogonidae fosil adnan oktar 1 Ceratopogonidae fosil adnan oktar 2 Ceratopogonidae fosil adnan oktar 3

 

DETAY RESİMLERİ:

fosil sergisi Ceratopogonidae adnan oktar 1 fosil sergisi Ceratopogonidae adnan oktar 2

 

Yüz Milyonlarca Yıllık Taşlaşmış Fosiller Evrimi Yalanlıyor

http://www.yaratilismuzesi.com

http://evrimenternasyonal.com

http://www.evrimaldatmacasi.com